Bu zamana kadar hiç hayatınızda önem verdiğiniz birini kaybettiniz mi? Bazen ölümle kaybederdik insanları bazen hayatımızdan çıkarlardı ve sadece bizim için ölürlerdi.
Birilerini kaybetmekten korkar mısınız mesela? Peki kaybetmekten korka korka hâlâ birilerini hayatınıza alır mısınız?
Aslında insanoğlu genelde elindekinin değerini kaybedince anladığı için çok yersiz bir korkudur, kaybetme korkusu.
Bu hayatta herkes kaybetmekten korkar ama hep de kaybedene kadar uğraşır. Kaybetmekten korkan bir insan karşısındakini kaybetmeye yol açacak davranışlar sergiler miydi?
Ben Ada Tümer, Leyla Tümer ve Cengiz Tümer'in kızı. Daha kaybetme korkusundan öte korkuyu bile yeni yeni öğrendiği zamanlarda annesini kaybetmiş sonra babasını kaybetmiş en sonunda da çevresindeki bütün insanları kaybetmiş bir kız. Yaşadığı kayıplar sonrasında kaybetme korkusunu öğrenmiş ve dibine kadar yaşamaya başlamış bir kız. Sırf kaybetmemek için, kaybetmekten korktuğu için hayatına yıllarca birini almayıp yalnızlığa kendini mahkum eden bir kız.
Ve dönüp dolaşıp yine aynı korkuyu yaşayan bir kız.
Yıllar önce hastane koridorunda tek başına korkuyla oturup annesini bekleyen 7 yaşındaki Ada ve yıllar sonra hastane koridorunda arkadaşlarıyla korkuyla oturup canının içini bekleyen 23 yaşındaki Ada. İki birbirinden bambaşka Ada ama aynı duygular.
Bu hayattaki en büyük korkusu hayatına birini alıp onu kaybetmek olan bir kız çocuğuydum ben ve hayatıma tekrardan birini aldığım gibi yine korkularımla baş başa kalmıştım.
Yaklaşık bir saattir ameliyathanenin önünde bekliyorduk ve hâlâ hiçbir haber alamamıştık ta ki o ana kadar. Biz güzel haberler beklerken açılan kapıdan içerideki hemşirenin sesini duyduk.
"Kan kaybından ölecek!" Açılan kapıdan çıkan hemşire yanımıza gelip durumu düzeltmeye çalışır gibi konuşmaya başlamıştı.
"Yani hastanın kanı elimizde yok aranızda 0Rh negatif kan verebilecek var mı?" Hiçbir duyguyu hissedemiyordum, bomboş gözlerle etrafı izliyordum sadece.
"Ben verebilirim benim 0Rh negatif." Benim için bile işe yaramayan kanım onun için işe yarayacaktı.
"Tabi gelin hemen alalım kanınızı." Birlikte bir odaya gitmiştik. Beni koltuğa oturttuğunda duygularıma felç inmiş gibiydi. İçim acıyordu ama tepki veremiyordum, hiçbir duygu gösteremiyordum. Tek düşündüğüm Eren'e bir şey olma ihtimaliydi, Eren'i de kaybetme ihtimalimdi. Kafamda hemşirenin cümlesi yankılanıp duruyordu 'kan kaybından ölecek!' hayatına girdiğim herkese bir şekilde zarar vermeyi nasıl beceriyordum? Neden hayatıma giren herkes bir şekilde hayatımdan çıkıyordu? O benim canımın içiydi ve benim canımın içi acıyordu.
Bu zamana kadar belkide ettiğim tek duayı yıllar sonra tekrar ediyordum 'lütfen Allah'ım lütfen alma onu da benden.'
Artık alışmıştım hayatıma gireni yok ediyordum ben ama bu sefer bu kadar erken olmak zorunda mıydı? Herkes gibi o da gidecek miydi?
Vücudum çok hassastı, normalde kanım alınırken ortalığı ayağa kaldırmam gerekti belkide ama acı hissedemiyordum, içimin acısından fiziksel hiçbir acıyı hissetmiyordum.
Sadece onu görmek istemiştim, mutlu olsun, mutlu olalım istemiştim ama sonucu yanına geldiğim gibi ona kan vermek mi olmuştu?
Kafamda düşüncelerle en sonunda bilincim kapanmıştı. Zaten kansızdım ve tüp tüp kanım alınmıştı ama önemli değildi şuan tek önemli olan Eren'e o kanın ulaşması ve Eren'in iyi olmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMUTAN
Teen Fiction• 8.8.21 #asker 1.sıra 21.8.21 #mesaj 1.sıra 27.02.22 #komedi 1.sıra