on sekiz

21.8K 1.1K 983
                                    

Yüzüme öyle bir bakıyordu ki karşısında nasıl durmam gerektiğini bile şaşırmıştım. Bana bakan gözlerde acıma görmüştüm, kınama görmüştüm, öfke görmüştüm, nefret görmüştüm ama Eren'in gözlerinde bambaşka duygular vardı.

Birgün yıllarca sakladığım izleri birinin görüp bana acımayarak bakacağını söylese gülerdim ama Eren'in gözlerinde her duygu olabilirdi fakat acıma yoktu.

Eren bana bütün saflığıyla yaklaşıyordu ve Eren beni bütün saflığımla görüyordu.

Sadece aynadan birbirimize bakıyor ve ikimizde tek kelime edemiyorduk. O bana bir cevap beklercesine baktıkça dudaklarım birbirine dikilmiş gibi hissediyordum.

Eren gözlerini gözlerimden çekip tekrardan sırtıma diktiğinde acıyla yutkunduğunu gördüm, sırtımda taşıdığım yaranın acısını o çekiyordu.

Daha fazla Eren'i bu kadar kötü bir halde görmek istemediğim için gözlerimi kapatıp bakmayı bırakmasını beklemeye başladım. Bir süre gözlerim kapalı durduktan sonra sırtımda dudaklarının baskısını hissetim ve bu hareketi benim içinde son nokta olmuştu.

İz olan her yeri teker teker öptüğünde gözümden yaşlar akmaya başlamıştı ve daha çok ağlamamı sağlayan, Eren'in dudaklarının baskısının yanında ıslaklıkta hissetmem olmuştu.

Eren ağlıyordu. Eren izlerime bakıp ağlıyordu ve benim kalbim acıyordu.

Eren beni kendine çevirip sarıldığında ağlaması şiddetlendi "Nasıl kıydı, sana nasıl kıydı?!" Hem ağlıyor hem isyan ediyordu.

"Ben sana dokunmaya kıyamıyorum, o bu izleri çıkartacak kadar nasıl dövebildi seni?" Onun titrek sesini duydukça kendimi sıkıyor ama başaramıyor, daha çok ağlıyordum.

"Ağlama, sen artık nolur ağlama. Nolur artık canın yanmasın senin." Cümleleriyle hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamamla beni daha çok kendine bastırmıştı.

İkimizde birbirimizi kalbimizin en içine sokmak istiyormuş gibi sarılıyor ve canımız içimizden çıkarcasına ağlıyorduk. Eren yaram için, ben Eren'e yara açtığım için.

Eren'in omzuma yaşlarını akıtıyor olması canımı yakıyordu ve canım yandıkça daha çok ağlıyordum. En sonunda ağlamaktan yorgun düştüğümde Eren'de sakinleşmiş ve beni kucaklayıp yatağa götürmüştü.

"Beni böyle görmeni istemezdim ama senin canın bir yanıyorsa benim bin yanıyor Ada." Gülümseyip başımı sorun olmadığını belirtircesine salladığımda saçımı öptü. Ardından odadan çıktığında süt almaya gittiğini anlamıştım.

Geri geldiğinde elinde sadece bir tane bardak vardı. Yanıma yattığında sütü elime vermiş, ikimizde sırtımızı yatak başlığına vermiştik. Sütü içmeye başladığımda bana hâlâ bir üzüntüyle bakıyordu.

"Sırtın nasıl öyle oldu?" Aklıma gelen anılarla gözlerim dolmaya başladığında görmesin diye sütü içmeye başladım ama dikkatle beni izlemeye devam ediyordu. En sonunda sütü bitirdiğimde Eren'in göğsüne yatmış ve anlatmak için hazır olmayı beklemiştim.

Eren sabırla bekleyip saçlarımı okşamaya başladığında ne kadar gözlerim daha çok dolsa da sesimi normal tutmaya çalışıp anlatmaya başladım.

"Babam zaten beni hep döverdi ama bir gün her şey daha farklı gelişti. Babamın götürdüğü yerden adamı yaralayıp kaçmış ve eve gitmek için havanın kararmasını beklemiştim. Hava karardığında eve gidip sanki babam öğrenemeyecek gibi bütün gün saklanmıştım. Babam saatler sonra eve geldiğinde çok sarhoştu, önünü bile göremeyecek kadar sarhoş. Zar zor odama gelip kırarcasına kapıyı açıp adımı bağırmaya başladığında birazdan dayak yemeye başlayacağımı zaten anlamıştım. İlk başta hesap sormuş sonra dövmeye başlamıştı bir süre sonra attığı dayak babama yetmedi. Belindeki kemeri çıkardı ve onunla sırtıma vurmaya başladı. Yıllar önce daha kötüydü izler ama kremlerle falan bu hale geldi. Her şey geçse bile izi kalıyor işte."

KOMUTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin