Üç haftalık tatilin kısa özetine değinecek olursam, her gün rutin haline getirdigim bir duadan bahsetmem gerekir. Üç koca hafta her gün Sinem ile aynı sınıfa düşmemek için dua ettim. Nedense içimden bir ses onun bizimle aynı sınıfa düşeceğini fisildayip duruyordu sürekli. Koca gün başka hiç birşeye odaklanamadan bunu düşünüyordum. Çünkü gerçekliğine inandığım bir şey vardı. Eğer Sinem bizimle aynı sınıfa düşerse bir daha ben dahil hiçbir şey eskisi gibi olmayacakti. Bunu onun yanındayken ve istemsizce Seyhan ile onu yan yana düşünürken hissettiğim duygulardan anlayabiliyordum.
Kıskançlık, içimde gittikçe yükselen savaşma isteği, ve Seyhan'a olan hislerimin zaman geçtikçe -Sinemin varlığı ile- yoğunlaşması yeni yeni edindiğim duygulardi. Bu beni korkutmuyor yalnızca kendimi olduğumdan güçlü biri gibi hissettiriyordu. Aileme karşı oluşan güçsüzlüğümu Seyhan'a karşı artan güçlü duygularımla percinliyordum. Zaten hep böyle olmaz mıydı? İnsan yenilgiyi ve güçsüzlüğü kolay kolay kabul edebilen bir varlık değildir. Bir alanda güçsüz isek güçlü olduğumuz bir alanda yürümek istemez miyiz? İşte tam olarak yaptığım buydu.
*****
Okulların açılmasına son bir hafta kala salondaki masada oturmuş hayvanların dünyasını konu edinen fantastik bir kitap okuyordum. Kitap beni öyle içine almışti ki ne kapının çaldığını ne de annemin kapıyı açtığını duymadım. Kitap okurken okuduklarım istemsizce zihnimde canlanır ve sanki okumuyormusum da izliyormusum gibi olurdu. Bu da kıtaba daha fazla odaklanmama ve çevremde olup bitenleri duymamama neden olurdu.
Annemin hayatı bir durum söz konusu olmuş gibi ürkütücü bir sekilde bana seslenmesiyle kendime geldim ve ne olduğunu anlayamadan kapıya doğru kostum. Annem Sinem ile karşı karşıya durmuş bana bakıyordu. Baştan aşağıya bu mahallede yaşayan her kızdan farklı bir giyim tarzına sahipti Sinem. Yine mini giymişti ama bu kez etek yerine şort tercih etmişti. Üzerine giydiği tişört ise göbeğini açık bırakacak şekilde kısaydı. Artık bu kızın boyuna uygun bir kiyafetinin olmadığını düşünmeye başlamıştım. Bir ona bir anneme "neler oluyor" der gibi bakınca annem söze girdi.
"Sinem seninle konuşmak istediğini söyledi."
Şaşırmıştım ama şaşırmaktan ziyade beni çok rahatsız eden bir duygu peyda olmustu. Gerilmistim.
"Öyle mi? " diye sordum anneme. Kafam anneme gözlerim Sinem'e doğru dönüktü. Sonra tamamen ona doğru dönerek "ne hakkında?" diye sordum. Sesim içine kapanık sessiz bir Nesli gibi değil özgüven sahibi girişken bir Nesli gibi çıkmıştı. Sinem izin ister gibi anneme döndü ve annem de dogrudan bana...
Boğazını temizledi ve "yalnızca bahçede konusmaniza izin verebilirim" dedi.
İkimizde aynı anda kafamızı salladık ve annem kapıyı arkamızdan kapatıp içeri girdi. Onu birazcık olsun taniyorsam camdan, kapıdan, bir yerden ne konuştuğumuzu duymaya çalışacağını biliyordum. Bu yüzden bahçenin eve en uzak köşesinde konuşmanın daha uygun olacağını düşündüm. "Sen nasıl istersen " dedi Sinem ve önemli bir araştırmanın en can alıcı noktasindaymisiz gibi özenli adımlarla beni takip etmeye başladı.
Evin arka tarafında kalan ve uzun cam ağaçlarına ev sahipliği yapan arka bahçe konuyu bilmesem bile Sinem ile konusabilecegim en uygun yerdi. Uzun bir ağacın gövdesine rahatça yaslandı ve kollarını hesap sormaya gelmiş gibi birbirine bağladı. Konuyu merak etmiştim ve karşısında nasıl durmam gerektigine bir türlü karar verememistim. Sırtımı diklestirdim ve "evet, seni dinliyorum " dedim. Sesimin kaydığını hissetmiştim ama ciddi duruşumdan taviz vermedim. Sanki o anda bile aktif bir şekilde kılıç kılıca savaşıyor gibiydik. Birbirimize bakislarimiz, iğneleyici tavırlarımiz ve duruşumuz acemi birer savaşçı olduğumuzu haykırır gibiydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARŞI KOMŞU
General FictionBöyle şeyleri yalnızca filmlerde görmüştüm. Böyle bir şeye kalkışmam tamamen dün tesadüfen gördüğüm bir şey yüzündendi. Yoksa, evimin karsisina yeni taşınan bir aileyi merak edip gözetlemek gibi bir huyum asla olmadı.