8. Bölüm

3 0 0
                                    

Dedemin geleceğini öğrendiğimden beri sanki hayatıma dair tüm endişelerim yaşadığım tüm kırgınlıklarım bir anda yok oluvermisti. Uzun zamandır onunla bir araya gelememis olmanın verdiği bir kavuşma heyecanı yaşıyordum.

Dedem bize çok uzak olan bir köyde yalnız başına yaşıyordu. Annem de o köyde doğmuştu ve anneannem, o çok küçükken öldüğü için annemi dedem ve babannem büyütmüştü. Annemin nasıl bir cocukluk geçirdiğini bilmiyordum ve açıkçası hiç düşünmemiştim. Ama tek bir şeyden kesin olarak emindim ki anne sevgisi görmeden büyümüştü. Belki de bana olan bu kini bu nefreti ve katılığı anne sevgisinden yoksun büyümüş olması ve zor bir çocukluk geçirmiş olmasından kaynaklanıyordu. Durum böyle olunca bir an ilerde kendi çocuğum oldugunda ona gerçekten olması gerektiği gibi bir anne olabilecek miyim diye düşünmeden edemedim.

Annemin babasını, yani dedemi sevmediğini biliyordum ama geleceğini öğrendiğinde onu üzecek kadar neler yaşadığını daha önce hiç merak etmemiştim. Onu görmeye bile tahammül edemiyorken bir de onunla yaşamak zorunda kalmak, geçici bir süre için bile olsa ona zor geliyordu. Ve ben buna sebep olan nedenleri öğrenmek istiyordum. Ama anneme soramazdim. O böyle sorulardan hoslanmazdi. Özellikle onu üzen bir konudan bahsetmem hiç hoşuna gitmezdi. Geldiğinde dedeme sormayı düşündüm ama sanırım annemde kötü bir iz bıraktığı nedenleri bana anlatmak istemeyip sorularımı gecistirecekti. Bunu öğrenmenin başka bir yolunu bulmaya karar verdim.

O sırada bir başka şeyi farkettim. Babamla yaşıyor olmak beni uzmuyordu. O evde diye ve ben onunla aynı evi uzun bir süre daha paylaşmak zorundayım diye hiç üzülmüyordum. Bununla birlikte ona başka herhangi bir duygu da beslemiyordum. Mesela sevgi gibi. Hatta saygı da duymuyordum. Sonra farkettim ki anneme karşı hissettiğim kin ve nefret duygusunu babama karşı hissetmiyordum. Yani babam benim için gerçekten bir figürden ibaretti.  O beni yok sayıyordu ben onu...

******
Okulun açıldığı her ilk gün, hem evdeki kurallardan ve sıkıcılıktan uzaklasacagim için hem de tatil boyunca görmediğim Seyhan'ı göreceğim için çok mutlu ve enerjik olurdum. Ama bu kez sabah uyandigimda kendimi çok yorgun ve mutsuz hissederek uyanmıştım. Zihnim bir dünya cevaplayamadigim soru silsilesiyle boğuşurken vücudum fiziksel olarak kendini güçlü hissedemiyordu.

Sinemle aynı sınıfta olursak beni, daha doğrusu bizi neler bekliyor olacak diye düşünüp duruyordum. En kötüsünü düşünmekten iyi bir bakış açısıyla bakmaya fırsat bulamıyordum. Tek istediğim şey onunla aynı sınıfa dusmemekti. Ama o gün okula giderken bile içimden bir ses aynı sınıfta olacagimizi söylüyordu.

Kötü ve negatif olan ne varsa aklımdan silip sınıfa öyle girmeyi istedim. Bugün herşey benim istediğim gibi gidecekti. Tüm zihnimi buna inanmaya zorlamak benim için güç olsa da bütün enerjimi bu düşünceye vermeye karar verdim.

Sınıfın kapısını açtığımda bakışlarım istemsizce Seyhanin sırasına kaydı. Tabi ki daha gelmemişti. Sınıfta hemen hemen her zaman benimle aynı zamanlarda gelen bir kaç kişi dışında kimse yoktu. Acaba onları da mı anneleri erkenden evden gönderiyor diye düşünmeden edemedim.

Her zaman iki taraftan ördüğüm saçlarımı bu kez tamamen özgür birakmistim. Tabi ki bunu yine bir kuralı çiğnemek zorunda kalarak yaptım. Evden çıktığım sırada eskisi gibi iki pelik halinde olan saçlarım okul yoluna girdiğimde aniden verdiğim bir kararla açılıp serbest kalmışlardı. Onlari uzun bir süredir tutsak kaldıkları yerden kurtarmış gibi hissedip o gün ilk kez mutlu olmuştum. Bazen delirmeye başladığımi hissedip korkuyordum.

Artık kendimde yaptığım en ufak bir değişimi kendimi mutlu etmek için değil de Seyhan'a güzel gorunebilmek için yapıyordum. Bazen diğer kizlar gibi gözlerime kalem çekip dudaklarıma ruj surebilmeyi de arzuluyordum ama bu benim için neredeyse imkansız bir istekti. Kendimi doğal güzelliğin her zaman için en güzeli olduğuna inandirip bu isteğimi bastırmaya çalışıyordum.

KARŞI KOMŞU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin