16. Bölüm

5 0 0
                                    

"Daha cok yeni bir şey olduğu için sana anlatmamistim. Hem ben daha cevap bile vermemiştim ona " diye sizlandi Ayten. Bugün yine benimle okula erken gidiyordu.  O gün oynadığımız oyunda Tufanin bir anda ondan hoşlandığını soylemesinden duyduğu rahatsızlığı devam ediyordu.

"Tamam, ama bunun için sana kızmadım. Kendini sürekli ifade etmek zorunda hissetme. Bu seni rahatsız etmiyor mu?"

"Hayır, aksine, kendimi anlattikca rahatlıyorum ben" dedi.

"Çok farklıyız. Ben senin aksine kapalı bir kutuyum. Ve her şeyi, iyiyi kötüyü, güzeli çirkini, mutluluğu mutsuzluğu içine atıp biriktirmek ve paylasamamak çok yorucu oluyor bazen. "

"Bunu kendine ıstırap çektirmek için mi yapıyorsun kızım, ne gerek var ? Annene babana anlatamiyorsan burda seni ömrünün sonuna kadar dinleyecek, hüznüne, mutluluğuna, kaygılarına, kırgınlıklarına ortak olacak bir dostun var. Ama o kadar kabuğunda yaşıyorsun ki içinden çıkmaya çıkmaya kalinlastirdin o kabuğu. Artık istesen de çıkamıyor gibisin.   Paylaştıkca rahatlar insan. Konuş, anlat, dök içindeki dünü, geçmişi, bugünü, bak o zaman nasıl farklı bir Nesli göreceksin karşında "

Söylediklerini dinlerken anlatmak istediklerinin ruhuma da sirayet etmesini istermiş gibi bir süre bekledim. Haklıydı. Belki de beni dibe çeken şey hiçbir şeyi paylasmamamdı. Herkese değil ama Ayten'e anlatabilirdim. Bunun verdiği rahatlığı geçen gün Seyhan'a olan duygularımdan ona bahsettiğimde hissetmiştim.

"Sanırım haklısın, bundan sonra söz, her şeyimi paylaşacağım seninle " dedim. Buna memnun olmuş gibi içten bir gülümseme ile cevap verdi ve birbirimizden destek alır gibi kol kola okula girdik.

******
Bugün mutsuzdu. Bunu anlamam için yüzüne bir kez bakmam bile yeterliydi. Onu öyle uzun zamandır tanıyordum ki yüzündeki ifadenin ne anlama geldiğini anlamam zor degildi. Kendime ondan uzak durmamak ile ilgili verdiğim söze sadık kalarak, o an Sinemin de yanında olmamasını fırsat bilerek yanına oturdum. Yalnızca mutsuz değildi, aynı zamanda dalgindi. Yanina oturanin ben olduğumu bile geç farketti.

"Seyhan?" dedim usulca koluna dokunarak. "İyi misin?"

Soruma soruyla cevap verdi. "Nasıl görünüyorum?"

"Dalgın ve mutsuz"

Gülümsedi. "Karışık diyelim. Gerçekten mutsuz muyum emin değilim ama bu aralar dalgın olduğum konusunda haklısın"

"Peki, neden karışık hissettiğini anlatmak ister misin? Yani eğer anlatmak istersen dinlerim " dedim büyük bir mutlulukla. İşte kendimden istediğim buydu. Onun yanında olabilmek ve bunu ona hissettirebilmek... Bu kendimi hafiflemis hissetmemi sağladı.

Bakışları kapıda bizi izlemekte olan Sineme takılınca, "teşekkür ederim, belki sonra konuşuruz olur mu? " diye geçiştirdi.

"Peki öyleyse " dedim ve Sinemin geldiğini görünce kendi sirama doğru geçtim. Seyhan o an kendi dünyasında ne yaşıyordu bilmiyordum ama ben mutluydum. Ona yakın olduğum her an çok kiymetliydi. Üstelik bu anlara Sinemin de şahitlik ettiği zamanlar daha da kıymetli bir hale geliyordu. 

İçine atıp zamana bırakma konusunda benim kadar başarılı olamayan Sinem,  Seyhan ile yan yana gelip konuşmamizin hesabını sormak için dersin ortalarina kadar ancak dayanabilmisti. Zaten bu durumla ilgili bir mesaj atacağını düşündüğümden telefonumu çantamdan çıkarmıştım. Çünkü konuşmak için dersin sona ermesini bekleyemeyecek kadar sabırsız biri olduğunu artık biliyordum.

"Daha önce yerini bilmen konusunda seni uyarmistim. Ben yokken benim yerime geçip erkek arkadaşımla konuşamazsın. Seni bir kez daha uyarmak istemiyorum"

KARŞI KOMŞU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin