20. Bölüm

3 0 0
                                    

Annem ve dedemin asıl hikayesini ogrendikten sonra her şeye bakış açım değişmişti. Mesela artık içimden anneme nefret kusmak geldiğinde aklıma onun çocukken yaşadıkları ve o çocukluk dönemi yüzünden böyle olduğu geliyordu. Ardından tüm nefretim yerini merhamet duygusuna ve acıma hissine bırakıyordu. 

Artık bir cocugun kalbine dokunmanın ne denli önemli olabileceğini biliyordum. Ve kendime, ileride kendi çocuklarım için güzel duygulari miras bırakabilecegım bir hayat diliyordum.  Evet, belki şanslı ailelerin çocukları kadar güzel bir yaşantım yoktu ancak annemin hikayesini öğrendiğimden beri ben de kendimi şanslı hissediyordum. Mesela, her gün dayak yiyen, çalıştırılan, aç ve sefil bırakılan bir çocuk değildim. Ama yine de biliyordum ki hala annemin çocukluğundan izler taşıyan bir parcaya sahiptim. Yanlış yaptığımda verilen cezalar, katı kurallar, ilgisizlik, görmezden gelinme gibi durumlar hep annemin geçmişinden bana kalanlardı. Ve ben bunları çantama koyup ileride kendi çocuklarıma sunmamak için elimden geleni yapacaktım. Görmedigim sevginin boşluğunu onların sevgisiyle dolduracak ve daha fazlasini onlara verecektim.

******
"Artık kesin karar verdim. Sen haklıydın" dedi bezgin bir halde Seyhan. Ders çalışmak için yine bana gelmişti ama bu kez çalışmanın bahane olduğunu ikimizde biliyorduk. Sinem ile olan iliskisinin geldiği boyuttan haberi olan tek kişi ben olduğum için her fırsatta benimle konuşmak istemesi onun için bir ihtiyac haline gelmisti. Bu kez bana geldiğinden Sinemin haberi yoktu. İceri girerken de ona görünmediğini ikimizin telefonuna da mesaj ve arama gelmemiş olmasından anlamıştık.

"Ne kadar ertelersem erteleyeyim sonuç değişmeyecek. Sinem, ondan ayrılmak istediğimi duyduğunda yine kendisine zarar verecek, ortalığı birbirine katıp kriz geçirecek. Bekleyip durumu daha da zorlastirmanin alemi yok." dedi kararından emin bir sekilde.

"Kesinlikle doğru. Bu şekilde bekleyerek hem ona daha fazla ümit veriyorsun hem de onun saplantılı halleriyle baş etmeye çalışarak kendini yoruyor, uzuyorsun" dedim verdiği karara ortak olarak.

"Evet, kendimi özellikle de ruhumu yaslanmış hissediyorum. Artık mutsuz uyuyup mutsuz uyanıyorum. Telefonuma bakmak istemiyorum çünkü ne zaman baksam onun sorgulayan, yargılayan sözleriyle karşılaşıyorum. Okula gitmek istemiyorum çünkü bu kez bu sözlere bı de iğreti bakışlar ekleniyor. Kaldıramıyorum artık." dedi ardından manalı bir bakışla bana bakti ve "boyle zor bir donemimde yanımda sen olduğun için çok şanslıyım" dedi. O an bunu söylerken bana bir arkadas bir dost gibi değil de onun için daha yoğun anlamlar taşıyan biriymisim gibi bakıyordu.

Utanmaya basladigimi yanaklarımin yavas yavaş kızardıgini biliyordum ama yine de bakışlarımı bakışlarından çekmek istemiyordum. Çünkü bunu fırsata çevirmek için güzel bir an yakaladığımi düşünüyordum. Yerimden kalktım ve onun yanına oturdum. Daha fazla gözlerine takılı kalamayacağımi anladigimda bakışlarımı ellerine çevirdim. Dizinde duran elini tuttum ve yüzüne bakmadan "O halde, kendini her zaman şanslı hissedebilirsin. Çünkü ben istediğin her an senin yanında olmak istiyorum" dedim. Yüzüm öyle çok yanıyordu ki o an bir domates kadar kırımızı olduğumu biliyordum. Ama artık hiç bir önemi yoktu. Bu zamana kadar söylemeyi istediğim herşeyi içime atmıştım, ona karşı olan tüm hislerimi kalbimin en özel en güzel yerinde saklamistim ama artık saklamakta saklanmakta istemiyordum. Çünkü artık emin olduğum bir gercek vardı. Onun da bana ihtiyacı olduğu gerçeği...

Duygularını açığa çıkarmak için benden bir adım bekliyormuş gibi hala elimde olan elini çekti ve iki elimi de kendi avuçlarına aldı. Yüzü uzun zamandır görmediğim kadar aydınlıktı. "Öyleyse, ömrüm boyunca yanımda ol istiyorum " dedi titreyen sesiyle. Sesinin titremesi heyecandan mi yoksa duygusallastigi için miydi bilmiyordum ama konuşmaya devam etti.

KARŞI KOMŞU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin