Seyhan ile olan konuşmamızdan sonra bugün ilk kez gülümsemek ve mutlu olmak için bir sebebim vardı. Çünkü dedem nihayet bugün geliyordu. Aldığım tüm yaraları onunla saracaktim. Hayat ne garipti. Aynı kişi bana merhem olabiliyorken annemin en acıyan yarasiydi.
Bugün evde hummalı bir temizlik vardı. Neyse ki dedemin gelisi hafta sonuna denk gelmişti de anneme yardım edebilecektim. Dedemin geleceğini öğrendiğinden beri sanki annem de babam gibi yok olmustu. Artık çok gerekmedikçe benimle konuşmuyor, hiçbir şeyi sorgulamiyordu. Özgürlük adını verdiğim şey zamanla yalnızlığa dönusmeye başladı. Kendimi kabuğundan çıkamayan bir kaplumbağaya benzetiyordum.
Seyhan'ı ne kalbimden ne de kafamdan silip atmam mumkun olmadığı için bir tarafım hep sızlıyordu. Ondan vazgeçmemeye kararlıydım. Tek dayanagim, o kızın gerçek yüzünü çok yakında göreceğini dusunmemdi. Çünkü Sinemin gerçekten Seyhan'i sevdiğini düşünmüyordum. O sadece benim Seyhan'a karşı olan ilgimi kullanmak istiyordu. Bunu bana olan hırslı bakışlarında görebiliyordum. Ve er ya da geç Seyhan'ın doğruyu görmesini umuyordum.
Dedemin gelişiyle aklımı biraz olsun meşgul edip beni Seyhan ile olan durumumdan uzaklaştıracak bir konu da gündeme gelecekti. Uzun zamandır kafaya koymuştum. Annem ile dedem arasındaki sorun neyse bunu ortaya çıkarmayı kendime görev edinmiştim. Bunu nasıl yapacağıma dair henüz en ufak bir fikrim olmasa da mutlaka bir yolunu bulacaktım.
Odamda daha fazla oyalanmak istemiyordum çünkü yalnız kaldıkça kafamın içinde dönüp duran çıkmaz sokaklarda kayboluyordum. Hemen temizlik için uygun kiyafetlerimi giydim. O sırada çalışma masamın yanında duran boy aynasina kaydı bakışlarım. Sonra bir sır perdesini aralamak uzereymisim gibi yavaşça yaklaştim aynaya. O anda bır şey farkettim. Ben yalnızca başkalarının yüzüne değil kendi yüzüme de uzun süre bakamıyordum. Sanki baktıkça yaralarımı görüyordum. Bakmaktan korktuğum sey kendimden çok kabuk bağlamış yaralarım, zedelenmiş duygularım, yalnızlıklarım, cesaretsizligimdi. Gözlerime odaklandim. Bakışlarımın arkasında yapmak isteyip yapamadıklarım, sahip olmak isteyip olamadiklarim görmek isteyip göremediklerim gizliydi. Bunu bu yorgun bakışlarda görebiliyordum. Yaşadığım her şey bedenimde de iz bırakıp ruhumu yaşlandırıyordu sanki. Sonra ellerimi dolaşmış siyah saçlarımin arasında gezdirdim. Kendi kendime şefkat gösterir gibi...
Parmaklarim saçlarımın arasında dolanırken yere düşen bir şey dikkatimi dağıttı. Çıkarttığı sese bakılırsa küçük bir şey olmalıydı. Bir süre yerde o şeyi aradıktan sonra çalışma masamın altında parıltısı sönmüş küçük bir inci tanesi buldum. Önce nerden geldigini anlayamadım ama elime alıp yakından bakinca Seyhan'ın doğum günümde aldığı tokanin bir parcasi olduğunu anladım. O gün okula giderken takmaya karar verdigim ve Seyhan tarafından farkedilmeyen tokam sanırım kendince isyanını parçalarından ayrılarak belli ediyordu. Ya da "ben nasıl butunumden ayrılıp saçına yapistiysam sen de öyle sarıl Seyhana olan aşkına" mesajı da veriyor olabilirdi.
Kapımin bir anda çalmasıyla irkilip elimdeki inciyi düşürdüm. "Hadi artık, davetiye mi bekliyorsun kalkmak için " diye seslendi annem.
"Tamam, geliyorum şimdi "
*******
Nihayet saatler süren temizlik bittiğinde boğazım çamaşır suyu kokusundan yanıyordu. Yorulmuş olmam da cabasiydi. Ama beni yoran daha çok annemin "düzgün sil, orası olmamış, o ne öyle üstten üstten biraz bastırarak sil" gibi cumleleriydi. Her konuda olduğu gibi temizlik konusunda da kendimi ona begendiremiyordum. Bunun değişmeyecek bir gerçek olduğunu anladigimdan beri bulduğum tek çözüm, sil dediği yerleri defalarca onun istediği gibi silmekti.
Tak tak tak tak...
"Kapıya bak ellerim hamurlu" diye seslendi annem mutfaktan. Artık dedem gelene kadar oradan çıkmazdı. Onun gelmesini ne kadar istemese de yine de onu en iyi şekilde ağırlamak istediği belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARŞI KOMŞU
General FictionBöyle şeyleri yalnızca filmlerde görmüştüm. Böyle bir şeye kalkışmam tamamen dün tesadüfen gördüğüm bir şey yüzündendi. Yoksa, evimin karsisina yeni taşınan bir aileyi merak edip gözetlemek gibi bir huyum asla olmadı.