10. Bölüm

6 0 0
                                    

"Bu aralar hiç konuşamadık?" diye sordu Seyhan mahcup bir ifadeyle. Aslında konuşamadık yerine konuşmadık demesi daha doğru olurdu. Çünkü ortada konuşmamız için bir engel yoktu. Konuşmamayi biz seçmiştik.

Gün içinde tek tük olan konuşmalarımız, hediye vakasindan sonra nerdeyse kesilmişti. "Günaydın, nasılsın, iyi günler" belli başlı konuşma cumlelerimizdi. Seyhan'ın yüzüne bakmaya bile cesaret edemiyordum. Onun bana ihanet ettiğini düşünüyordum ama onun yerine ben utanıyordum.

Şimdi Seyhan bu aralar hiç konusamadigimizdan bahsediyordu ve artık silkelenmem gerekiyordu. Sıradaki sayı benim olmalıydı. Meydanı bu kadar Sinem'e biraktigim için kendime inanılmaz kızgındım.

"Ya, evet öyle oldu. Bu aralar senin başka uğraşıların var. Artık yanında bir sıra arkadaşın var. Belki bana ihtiyacın kalmamıştır " diye sitemde bulundum. Bu cümleyi böyle atarlı bir tavırla tokat gibi Seyhan'ın yüzüne vurdugum için içimden "aferin kızım, işte böyle, aynen böyle devam" gibi cümlelerle kendime telkinlerde bulunuyordum. Bunun ise yaradığını farketmistim. Kendi kendimi yureklendirip cesaretlendiriyordum.

Seyhan, benden beklemediği bir tepki ile karşılaşınca afallayip kaldı. Ne cevap vereceğini nasıl davranacağını kestiremeyen biri gibi sadece bir süre boş boş baktı. Ardından kendine gelip boğazını temizledi ve, "ne ilgisi var ki? Yani konuşmamış olmamızın Sinemle ya da onun yanımda oturmasiyla bir ilgisi yok. Olamaz da zaten. Sadece geçen hafta bir türlü denk gelip konuşamadık. Hepsi bu." dedi. Sesinden hissedilen gizli bir aftı sanki. Gizlice af diliyordu benden. Ya da ben öyle hissediyordum.

Onun naif cümleleri, yatıştırıcı ses tonu ve bana bakışları, içimde ona karşı oluşan tum kızgınlıklarimi ve kırgınlıklarımı yok etmis olsa da bu kez ağırdan almaya niyetliydim. Belki bu türlü dikkatini çekebilir bana farklı bir gözle bakmasıni saglayabilirdim.

"Bilemiyorum. Herkesle konuşmaya vakit bulabiliyorken benimle konuşmaya vakit bulamadığını düşünmen çok manidar. Ayrıca konuşmamız için ortada bir engel de yokken..." dedim. Herkesle Sinemi kastettiğimi anlamıştı. Gözlerim hala ortalarda görünmeyen Sinemi arıyordu. Bizi konuşurken görmesini cok istiyordum.

O arada Seyhan beni anlamaya çalışıyor gibi bakıyordu. "Haklısın belki. Peki o zaman sen neden gelip konuşmaya çalışmadın benimle ? Madem herkesle konuştuğumu düşünüp seninle konuşmaya zaman bulamamis olmama manidar olarak bakıyorsun, o halde sen gelip bir şeyler konuşmayı deneseydin. " dedi ufak bir sitem barındıran konuşmasıyla. Herkes diye kastettiği yine Sinem oluyordu. Belki de artık Sinemi kıskandığımi dusunecekti ama umurumda değildi. Ona olan hislerim saklayabilcegim boyutu çoktan geçmişti.

Alaya alır gibi güldüm hiç adetim olmamasına rağmen. Belki de gittikçe anneme benziyordum. "Bir şeyi unutuyorsun. Konusamadigimizdan yakınan sendin. Ben sadece konuşmak isteyen insan zaman bulup konuşurdu, bir engelin yoktu diyorum"

Derin bir nefes aldı, o arada Sinem kendisinden daha çok dikkat çeken üniformasiyla sınıfa girdi. Eteği miniden de mini bir eteğe dönüşmüştü. Gömleğinin düğmeleri neredeyse göğüs çatalını açıkta bırakacak şekilde açıktı. Dikkat çekmeye çalıştığı her halinden belli olan bir tavırla "günaydın, bugün nasılsınız bakalım. Bugün hava harika, öyle değil mi?" diye sordu her ikimize de. Tavırları o kadar yapmacikti ki cevap vermeye tenezzül bile etmedim. Zaten cevap vermesini istediği kişinin de ben olacağımi hiç sanmıyordum.

"Evet, hava güzel ama bizi biraz yalnız bırakır misin lütfen" dedi Seyhan şaşkınlıktan ağzımı açık bırakarak. Şaşıran yalnız ben değildim. En az benim kadar Sinemde şaşkındı. Aynı anda ikimizde de şaşkınlık dışında baska bir duygu daha vardı. Ben de mutluluk onda kırgınlık...

KARŞI KOMŞU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin