Minho yatağında yeni aldığı kitabını okuyordu, boş zamanlarında kitap okumayı seven biriydi. Jisoo bugün ona gelip ağır tedavisinin bittiğini geri kalan tedaviyi evlerinden de devam ettirebilceğini söylemişti. Dürüst olmak gerekirse Minho bu habere oldukça sevinmişti, ne kadar hastanede olmak oradaki insanlarla vakit geçirmek hoşuna da gitse insanın kendi evi gibisi yoktu.
Kardeşinin onu almaya gelmesini beklerken kitabını okuyordu o da işte. Hastane odasının kapısı sesli bir şekilde açılınca kafasını kitaptan ayırıp kapıya çevirdi. Yongbok koşarak içeri girmiş ve kollarını abisinin bedenine sarmıştı.
"Çok özledim seni hyung. Gerçekten sensiz evin hiçbir tadı yok. Christopher'ı yanıma çağırdım ama senin evde olmanla aynı zevki vermedi asla."
Yongbok'un hemen ardından Jisung ve Chris de girmişti odaya. Chris duyduğu şeylerle kaşlarını çattı.
"Hey? Ben de burdayım."
Minho ikiliye gülerken Jisung'u görmesiyle kaşlarını çattı.
"Bunu niye getirdiniz buraya?"
Yongbok'un çocuğun üzerinden kalkmasıyla bu sefer yaklaşıp o sarılmıştı yatakta yatan gence.
"Merhaba hyung, evet ben de seni çok özledim hyung. Yaa ben de seni çok seviyorum hyungum benim."
Minho yüzünü buruşturmuştu duyduklarıyla. Omzundan tutup iktirdi ona koala gibi yapışmış bedeni, ama pek bir değişiklik olmamıştı. Zaten çocuğun pek gücünün yerinde olduğu söylenemezdi.
Jisung Minho'nun onu iktirdiğini fark ettiğinde yüzü düştü, eskiden olsa bu iktirmeyle onu rahatça üzerinden kaldırabilirdi ama şu anda kıpırdatamamıştı bile. Kuzeninin bu halini görmek gözlerinin dolmasına sebep olmuştu ister istemez.
Hepsi bu durum yüzünden çok üzülüyordu, ne kadar Minho'ya belli etmemeye çalışsalar da üzülüyorlardı.
Yongbok abisinin evde olmadığı her gece ağlamıştı, en çok o üzülüyordu zaten bu duruma. Abisi onun ailesinden kalan son kişiydi ve o onu da kaybetmenin korkusuyla kendini yiyip bitiriyordu.
Chris çok kızıyordu hatta sırf bu yüzden ona, kendi yiyip bitirme diyordu. Sen de hasta olacaksın bak sonra abine kim bakacak, senin dik durman gerek diyordu. Yongbok da bunun farkındaydı ama istemsizce yapıyordu işte.
Chris aralarında bu duruma karşın en soğuk kanlı olandı. O da en az diğerleri kadar üzülüyordu ama belli edemiyordu. Yoksa kim en yakın arkadaşı böyle bir durumdayken üzülmezdi ki?
"Yağcılık yapma kalk üstümden Jisung."
Jisung dudaklarını büzmüş ve söylenerek kalkmıştı Minho'nun üzerinden.
"Özür dilerim ya iki kedin varken sadece bir tane var dediğim için."
Minho çocuğa sinirli bir şekilde bakmıştı.
"Üç, Jisung. Üç kedim var."
Yongbok gözlerini devirmiş ve "Gerizekalı bu çocuk." diye mırıldanmıştı. Chris de bu duruma gülerken Jisung kaşlarını çatmıştı. Kafasında kedileri sayıyordu şu an.
Yongbok abisinin eşyalarını toparlayabilmek için odanın içindeki küçük dolabı açmıştı. Ama zaten her şeyin toplu olduğunu görünce geri kapattı.
"Niye yordun kendini, ben toplardım."
Minho kaşlarını çattı bu cümleyle, tamam işlerinin yapılması ve onunla ilgilenilmesi hoştu ama eşyalarını kendi toplayabilirdi. O kadar da vahim bir durumda değildi sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one reason to live || 2min
Fiksi Penggemarİntihar düşünceleriyle boğuşan Seungmin yaşamak için elinden gelen her şeyi yapan kanser hastası Lee Minho ile tanışır. Seungmin, hayata tutunmak için büyük uğraşlar sergileyen bu gencin kendisinin hayata tutunma sebebi olacağından habersizdir. iki...