1.6

1K 146 41
                                    

Minho apar topar ayağa kalkmış ve çelik kapıya doğru koşmaya başlamıştı. Yongbok da abisinin peşinden ilerlerken meraklı gözlerle ona bakıyordu. "Hyung neler oluyor?"

"İntihar edicek." dedi oğlan. "17 mayısta yapıcak. İlk tanıştığımızda ona neden madem bu kadar ölmek istiyorsun bunu neden yapmıyorsun demiştim ve bana çünkü doğum gününde annemin yanına gitmeliyim demişti. Annesinin yanına gitmekten kastı ölmek. Böylece ona kavuşabileceğini düşünüyor."

Yongbok abisinin söyledikleriyle birlikte aslında birçok şeyi anlamıştı. Seungmin'in söylediği çoğu şey buna yönelikti. Her şey birer yapboz parçası gibi oğlanın beyninde birleşirken arkadaşının aslında hiçbir zaman bunu gizlemediğini fark etti. Her zaman bunu açıkça dile getiriyordu. Sadece o onu anlayamamıştı.

"Yongbok, sen evde kal."

Oğlanın kaşları hızla çatılmıştı. "O benim en yakın arkadaşım hyung ve sen şimdi onun kendini öldüreceğini söyleyip sonra da bana evde kal diyorsun. Bu mümkün mü sence?"

"Bir hafta var Yongbok, izin ver ilk önce ben bir konuşayım sonra sen istediğini yaparsın vazgeçirmek için. Tabi o keçi inatlıyı vazgeçirmek mümkünse."

Minho oldukça sakin görünüyordu. Kardeşi de aslında buna oldukça şaşırıyordu. Nasıl bu kadar sakin olabilirdi? Tabiki kimsenin oğlanın içinde yangınlar yandığından haberi yoktu. Söz konusu sevdiği kişiydi. Kendini öldüreceğini söylüyordu açık açık, buna tepki vermemek mümkün müydü? o sadece tüm her şeyi içinde yaşıyordu. Sakinliğini korumaya çalışıyordu. Çünkü paniğin hiçbirine bir yararı yoktu. Yongbok abisini dinlemeye karar vermişti. Eğer aynı şey Chan'a oluyor olsaydı o da ilk sevgilisiyle yalnız görüşmek isterdi.

Minho zaman kaybetmeden evden çıktı ve bir taksi durdurarak oğlanın evinin adresini söyledi.

On on beş dakika süren bir yolculuğun ardından eve vardığında taksinin parasını ödemiş ve inmişti. Merdivenleri koşarak çıkmıştı, onun için bu kadar hareket oldukça fazlaydı. Ancak o şu an vücuduna giren bir çok ağrıyı düşünebilecek bir halde değildi.

Nefes nefese kalmış bir şekilde kapıyı çaldığında çok uzun sürmeden Changbin kapıyı açmıştı.

Kapının kenarına dayanmış zar zor nefes alan oğlanı gördüğünde ne yapacağını bilememiş sadece ona bir açıklama yapmasını beklemişti.

Minho hızlı soluk alıp verişlerinin sonunda zar zor nefesini toparlayıp "Seungmin burda mı?" diye sorabilmişti.

Changbin kafasını olumsuz anlamda salladı. Minho ise şu an durmuşken dizlerinin ne kadar titrediğini fark edebilmişti. Changbin karşısında neredeyse bayılıcak gibi duran çocuğa karşı ne yapacağını bilemezken Minho bir kez daha zar zor da olsa sorusunu yöneltebildi. "Nerede olduğunu biliyor musun?" Cümlesini tamamlar tamamlamaz dizleri daha fazla bedenini taşıyamamış ve yere yığılmıştı.

Changbin bir anda yere düşen çocukla hemen ona doğru eğilmişti. Çocuk hala nefesini düzenleyememiş hızlı hızlı alıp veriyordu. Bu onun için bile normal değildi.

"İyi misin?" dedi Changbin, oğlan ona iyi olduğunu söyleyecekken bir anda kusmaya başlamasıyla konuşamamıştı.

Changbin tekrar ne yapacağını bilemezken diğer tarafa eğilmiş kusan oğlanın sadece önüne düşen saçlarını toplamak aklına gelebilmişti. Neredeyse hiçbir şey yememiş olan oğlan yemek yerine su kusuyordu. Bir süre sonra ise suyun kana dönüşmesiyle Changbin şaşkınlıkla bakakaldı. Minho da aynı şekildeydi. Kusmayı kesmesiyle birlikte Changbin evin içerisine kosmuş peçete ve ıslak mendil getirmişti.

one reason to live || 2min Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin