cok beklediniz biliyorum ama okul yuzunden yazamadim😓😓 neyse hic yorum yapmiyosunuz ve oy vermiyosunuz yuz kusur okunma yorum ve oylar cok az uzuluyom😓
minho yanındaki gencin elini tuttu. ellerini kemikli ve uzun ellere değdirdiğinde soğukluğuyla başta irkilmiş ve ardından da onları ısıtmak için daha da ellerini sarmıştı ellere.
ikisinin böyle ufak tefek temasları olurdu, ikisi de bu durumdan şikayetçi değildi. aralarında bariz bir çekim olduğunu red etmek çocukluk olurdu ve ikisi de yetişkin bireylerdi. dolayısıyla red etmek gibi çocukça bir davranışa girmiyorlardı.
seungmin aslında başta oldukça denmişti bu red etme olayını ama başarılı olamayacağını anlaması çok da uzun sürmemişti. minho'nun büyüsü kolay kolay kurtulup red edilebilecek bir durum değildi.
bu büyü sayesinde zaten kendini bu yüz sebep olayı içerisinde bulmuştu.
bu konu hakkında da başta red etmek gibi bir girişime girmişti ancak minho'nun sözleri onda büyük bir etki yaratmıştı.
bununla savaşamayacağını anladı, bu duruma direnemezdi minho onu ne olursa olsun bu işe sokacaktı.
planları veya düşüncelerinde bir değişiklik olmamıştı hala zamanı geldiğinde yapması gerekeni yapacaktı sadece diyordu ki madem günüm sayılı bari onları da keyif alarak geçireyim. sonra da kendi kendine tabi bu mümkünse diye söyleniyordu.
koca lunaparka baktı minho, rengarenk ışıklar yavaştan kararmaya başlamış havayı sanki güneş yine en tepedeymiş gibi aydınlatıyordu. sanki güneş hiç batmamış gibiydi.
rengarenk ışıklara bakmak gülücükler saçan çocukları görmek lunaparktaki oyuncaklara eşlik eden o insanın içine sebepsiz yere bir mutluluk tohumu yerleştiren ve onun yeşermesine sebep olan şarkılar... bunların hepsi minho'nun mutlu olmasına sebep oluyor yaşadığı için şükretmesine hatta yaşama daha da bağlanmasına sebep oluyordu.
seungmin için ise her şey minho'nunkinin aksine kapkaranlıktı. o burada sadece ışık kirliliği, kalabalıktan dolayı oluşmuş bir curcuna görüyordu. o sadece ağlayan çocukların sesini duyuyordu. bu şarkılar onda herkeste yarattığı o mutluluk hissini yaratmıyordu. çünkü o çoktan tohumların yetişemeyeceği kadar çok umutsuzlukla kaplanmıştı.
en basitinden böyle bir duruma karşı olan bakış açıları bile bu iki gencin birbirinden ne kadar farklı olduğunu gösteriyordu.
"lunaparklar yaşamak için büyük sebeplerden biri seungmin."
minho seungmin'e öyle çok büyük sebepler vermeyecekti yaşaması için, onun amacı bu değildi. o onun küçük şeylerden de mutlu olmasını sağlamak istiyordu. bu yüzden onu buraya getirmişti bugün, lunaparka gitmek gibi ufak sebepleele mutlu olmayı öğrenmeliydi, küçük şeylerle de yaşama bağlı kalabilmeliydi minho'ya göre.
"ne kadar güzel bir sebep bir sürü ses ve uğultu var ve daraltıcı kesinlikle buraya gelmek hep tercihim olur." diye mırıldanmıştı seungmin.
minho onu duydu ancak duymamazlıktan gelerek lunaparkın içine doğru çekiştirdi oğlanı. günün sonunda bu düşünceleri değişeceği için çok umursamıyordu şu anki sözlerini.
lunaparkın içine girdiklerinde birlikte gişe sırasına girmişlerdi, uzun sıranın bitmesiyle birlikte birkaç tane bilet almışlardı.
"önce hangisine binmek istersin?"
hiçbiri dedi seungmin içinden hiç birine binmek istemem. ama bunu söyleyip minho'yu üzmek veya kızdırmak istemiyordu madem böyle bir işe girmişti sürekli şikayet etmesinin hiçbir anlamı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one reason to live || 2min
Fanfictionİntihar düşünceleriyle boğuşan Seungmin yaşamak için elinden gelen her şeyi yapan kanser hastası Lee Minho ile tanışır. Seungmin, hayata tutunmak için büyük uğraşlar sergileyen bu gencin kendisinin hayata tutunma sebebi olacağından habersizdir. iki...