Yongbok kapıyı açtığında hiç beklemediği birini gördü. Seungmin. Sert bakışlarını oğlanın üzerinde gezdirirken Seungmin o bakışların altında adeta ezilmişti.
"Neden geldin?" Bakışları kadar sesi de sertti Yongbok'un. O insanlara sinirlendiğinde onları korkutmak için takındığı sert sesle konuşmuştu.
"Minho'yla konuşmam gerek."
"Niye? Bu sefer de kendini öldürmesini mi sağlıycaksın, birlikte mi intihar etmeyi tercih edersin Seungmin ayrı ayrı mı?"
Seungmin ne diyeceğini bilemezken içeriden Chris "Yongbok!" diye bağırmış ve kapının önündeki ikilinin yanına gelmişti. Sevgilisine arkadan sarılırken "Sakin ol." diye mırıldamayı da ihmal etmemişti elbette.
"İçeri geçsene Seungmin. Minho'nun odası üst katta sağdan ikinci oda."
Yongbok onun sarılan kolundan birini cimcirmişti Chris yüzünü buruşturmuş yalnızca ve bir şey dememişti. Seungmin içeri girerken Chris'in orda olduğuna şükretti. O Yongbok'un aksime sakinliğini korumakta çok daha iyiydi.
Seungmin uzaklaştığında Yongbok ondan hızla ayrılmış ve gözlerinden alevler çıkarırcasına ona bakmaya başlamıştı.
"Nasıl bu kadar umursamaz ve sakin olabiliyorsun, o senin en yakın arkadaşın."
"Unutma Yongbok, Seungmin de senin en yakın arkadaşın. Abin bizim ilk başta ettiğimiz onda kavgada seni kenara çekip benden uzaklaştırsa bu durumda olabilir miydik? Seungmin abini şu an için ne kadar üzmüş olsa da ikisinin birbirine iyi geldiği gerçeğini görmezden gelemezsin. Onlara bizim yakaladığımız bu şeyi yakalayabilmeleri için fırsat ver. "
Yongbok sesli bir şekilde nefesini verdi. "Abimin ya o kadar zamanı yoksa Chris?"
Sesi titremişti konuşurken Chris fark etmesiyle birlikte oğlanın yüzünü avuçları arasına almış ve hemen birkaç damla düşen gözyaşlarını silmişti. "Bizim de o kadar zamanımız olmayabilirdi, ölmeyeceğimizin garantisi mi var bebeğim benim?"
Oğlan kafasını sevgilisinin göğüsüne koymuş ve kollarını bedenine sarmıştı Chris de aynı şekilde ona sarılırken sadece "O benim ailemden kalan son kişi ona bir şey olursa ne yaparım ben?"
Seungmin merdivenleri çıkmış ve etrafına bakınmıştı bu ev gerçekten iki kişi için oldukça büyüktü. Seungmin evin Minho ve Yongbok'a ailesinden kaldığını biliyordu ama yine de büyüktü işte.
Chris'in söylediği odanın kapısını çalmıştı içeriden gelen "Lütfen daha fazla yiyecek getirmiş olma Yongbok." sesiyle birlikte gülmüş ve kapıyı açmıştı
Elbetteki içeride oturmuş çizgiroman okuyan Minho'nun gelmesini beklediği son kişi bile değildi Seungmin.
"Seungmin, ne işin var burada?"
"Seninle konuşmak için geldim, girebilir miyim?"
Minho bir şey dememiş ve sadece kafasıyla onaylamıştı. Seungmin içeri girmişti, Minho'nun yatakta kaymasıyla birlikte yatağın ucuna oturmuştu.
Minho onun konuşmasını bekledi, ne anlatacağını merak ediyordu. Buraya neden geldiğini merak ediyordu.
"Ben küçükken, yedi yaşındaydım sanırım ya da altı tam olarak emin değilim. Annem hastalandı, ilk başta gerçekten idare etti ayakta kalmayı başarabildi ama daha sonra vücudu daha fazla dayanamadı. Babam pek umursamazdı annemi annemin en yakın arkadaşı, Changbin hyungun annesi aynı zamanda onun bu hastalığını fark edip zorla hastaneye götürmüştü. Hala hatırlıyorum babamla onu hastaneye götürmek için ettiği kavgayı. Changbin hyung yanıma gelmiş ve bana korkmamı söylemişti. En sonunda annemi doktora götürdü. Ancak her şey için çok geçti. Çoktan o iğrenç hastalık annemi sarmıştı. Ne olduğunu bile bilmiyorum, çok küçüktüm hatırlayamıyorum ne olduğunu. Sormaya da hiç cesaret edemedim doğrusu. Annem öldüğünde ilk başta ne olduğunu anlayamadım çünkü kimse bana ne olduğunu anlatmadı. Annemin ailesi yoktu, Changbin hyungun annesi cenaze düzenlemeye çalışmış ama başaramamış. Babam izin vermemiş. Birkaç hafta boyunca zor bela o evin içinde dayandım babama sinirlenince beni hırpalardı. Döverdi. Bir kere Changbin hyung sadece benden iki yaş büyük olmasına rağmen onu engellemeye çalışmıştı. Kahramanımdı o benim. Bir gün dışarıda oynarken düştüm, kolumu kırmışım küçüğüm tabi bilmiyorum ne olduğunu. Babamın arkadaşları gelmişti yine, her akşam gelirlerdi öyle. İçki içerlerdi birlikte bazen yanlarında bazı kadınlar olurdu. Kolum acıdığı için babamın yanına gittim, ne yapacağımı bilmiyordum çünkü. Beni hırpalayıp kovaladı yine yanından. Annemin kıyafetlerinin olduğu dolaba girip ağlamaya başlamıştım. Korkup üzüldüğüm zamanlarda bunu yapardım o zamanlar. O kıyafetlerin arasında sanki tekrar annemle birlikte gibi hissediyordum. Kokusu gelirdi burnuma, güvendesin derdi o koku bana. Sonra babam geldi kırık kolumdan tutup çıkardı beni dolaptan canımın acısından çığlık atmıştım, bir güzel ağzıma vurdu bir de bağırdığım için. O beni sürüklerken zar zor annemin bir tane tişörtünü alabilmiştim. Kapıyı açıp bildiğin dışarı fırlattı beni. Meğer çok sesli ağlamışım da arkadaşları rahatsız olmuş o yüzden sokağa atmış beni. Gecenin bir saati öylece beni sokağa atma sebebi oymuş. Ne yapacağımı bilemedim çöktüm oraya ağlamaya başladım. Neye ağladığımı bile bilmiyordum ya da karar veremiyodum ikisinden biri. Annemin artık olmadığını ilk kez o an fark etmiştim buna mı ağlıyordum ya da kolumun kırığına mı belki de ne yapacağımı bilmediğimden mi ağlıyordum. Bilmiyordum işte ağlıyordum sadece. Changbin hyung camdan görmüş beni hemen koşup geldi yanıma. Dedim ya sana kahramanım o benim diye kurtarmaya geldi işte o yine beni. Benimle ilgilendi güzelce orada sonra evine götürdü annesiyle birlikte hastaneye götürdüler beni. Kolumu alçıya aldılar falan neyse işte. "
Seungmin durmuş ve derin bir nefes almıştı, duraksamadan bu kadar uzun konuşabilmek hele ki bunları konuşmak onun için o kadar zordu ki. Minho ne diyeceğini bilememiş sadece bunları yaşadığı için üzgün bakışlarla ona bakıyordu.
"Bakma bana öyle, bunları anlattım çünkü benim için Changbin'in yerini gör istedim. Ona farklı davranıyorum çünkü o benim ailem. Ama şunu bilmeni isterim ki ona ne kadar özel davranıyorsam sana da öyle davranıyorum Minho, benim için kendimi açmak o kadar zor ki sadece şunları anlatırken bile ne kadar zorlandığımı bilemezsin. Ama bu zorluklara senin için katlanmaya değer."
Minho yatağın içerisinden çıkmış ve Seungmin gibi ucuna oturmuştu. Oğlana sarılırken bir yandan da saçlarını okşadı. Şu an içindeki o küçük çocuğu görüyordu sanki. Seungmin yine yedi yaşında gibiydi, korkmuştu. Bu sefer korkusunun sebebi kendi değildi, Minho'ydu. Minho'ya zarar gelir diye korkuyordu.
"Özür dilerim, senin mizacını düşünmeden kendi yaptıklarımı senden de bekledim. Bencilceydi."
Seungmin ona sarılan oğlanın göğüsüne sığınmıştı. "Hayır değildi, beklemen doğaldı. Ben dengesizce davrandım, seni kendimden korumaya çalıştım ama kendime de engel olamadım."
Minho gülümsemişti istemsizce. Seungmin şu an o kadar masumdu ki. Savunmasızdı tüm duvarlarını yıkmıştı ve kendini Minho'ya açmıştı. Onun için en zor olan şeyi yapmıştı ve Minho da bunun farkında olduğu için içini kaplayan mutluluk duygusuna engel olamıyordu. Ki olmasına da gerek yoktu zaten.
"Bunları yaşadığın için üzgünüm Seungmin, gerçekten."
Seungmin olduğu yerden gözlerini devirdi. İşte şimdi saçmalıyordu Minho ona göre.
"Olmana gerek yok."
"Keşke elimden bir şey gelseydi de seni o çocukluğu yaşamaktan kurtarabilseydim."
Seungmin derin bir nefes almış ve sinirle "Minho!" demişti. "Anlattığıma pişman etme beni. Benim için bir şey yapmak istiyorsan şu aptal karamsarlıktan çıkabilirsin mesela."
Minho onu düşünüyor oluşuyla gülümsemiş ve göğüsünde yatan oğlanın saçlarını okşamıştı. Ne kadar kendini açmış olsa da o hala aynı Seungmindi. Minho'nun da bundan bir şikayeti yoktu zaten.
"Seungmin." dedi Minho, Seungmin Minho'nun göğsüne yaslamış olduğu kafasını kaldırmış ve "Efendim" demişti.
Minho üzerinde günlerdir düşündüğü şeyi söylemek üzereydi, asla emin olamamıştı ta ki şu ana kadar. Artık emindi.
"Ben senden hoşlanıyorum."
opusun artik.
aaaaa burda kesilir mi manyak yazar😡😡😡NEYSE NASIK BULDUNUZ BOLUMU GECEN BOLUME HIC YORUM GELMEMIS UZUNTUDEN YATAKLARA DUSTUM.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one reason to live || 2min
Fanfictionİntihar düşünceleriyle boğuşan Seungmin yaşamak için elinden gelen her şeyi yapan kanser hastası Lee Minho ile tanışır. Seungmin, hayata tutunmak için büyük uğraşlar sergileyen bu gencin kendisinin hayata tutunma sebebi olacağından habersizdir. iki...