1.8

1K 135 53
                                    

Minho ağladığını görmelerini istemediği için "Ben uyuyacağım." diyerek Jisung ve Changbin'e sırtını dönmüştü.

Normalde Minho bunları umursamazdı. Hastalığıyla ilgili durumları aşmış biriydi. Ancak bugün ilk kez böyle hissetmişti. Bedeni ilk kez bu kadar bitkindi. İlk kez kan kusmuştu ve ilk kez burnu kanamıştı. İster istemez tedirgindi. Bundan sonra hep böyle mi olacaktı. Hep yatağa bağlı kalacak ve bu hastaneden dışarı çıkamayacak mıydı?

"İstersen gidebilirsin." dedi Jisung Changbin'e. Onun Seungmin'in arkadaşı olduğunu ve Minho'yla pek yakın olmadıklarını biliyordu.

"İyi olduğunu görmeden gidemem." Bu bir yandan yalan bir yandan da doğru sayılırdı. Changbin iyi olduğunu görmeden gitmek istemiyordu ancak kalmasının asıl sebebi bu değildi. Asıl sebebi Seungmin'in gelip gelmeyeceğini merak etmesiydi.

Arkadaşının bu sefer doğru olanı yapıp yapmayacağını merak ediyordu. İçinden ise tanrıya dua ediyordu ki eğer varsa bu yalvarışlara karşı bir şey yapıp Seungmin'i bir şekilde buraya getireceğine emindi.

Aniden kapının açılmasıyla Changbin ve Jisung kafasını kapıya çevirmişti. Minho ise Yongbokların geldiğini düşünerek arkasına dönmedi.

Changbin kapıdan giren kişinin sevgili arkadaşı olduğunu gördüğünde ilk kez tanrının varlığına bu denli inanmıştı. Changbin ona gülümserken bir yandan ise yanında oturan daha dakikalar önce tanıştığı oğlanın kolunu tutarak ayağa kalktı ve onu kendiyle birlikte dışarıya sürükledi. Seungmin'in hislerini açmaya ihtiyaci vardı ki Minho'nun da onun hislerini açmasına ihtiyacı vardı. Ancak  Jisung o odada olduğu sürece bu imkansızdı.

Seungmin nasıl çıkmalarını isteyeceğini düşünürken Hyung'u böyle bir şey yaptığı için ona tekrar minnettar oldu. Aslında çok kez hyunguna minnettar oluyordu. Çünkü ne zaman zor durumda olsa Changbin onun için orada bekliyor ve arkasını topluyordu.

"Minho." dedi oğlan Minho duyduğu tanıdık sesle arkasına dönmek istemiş ve önce sesin sahibine olabildiğince sert bir yumruk atmak ardındansa sımsıkı sarılmayı düşlemişti. Ancak kızarmış gözlerini, kustuğu için kurumuş dudaklarını ve beti benzi atmış yüzünü görsün istemediği için uyuyor numarası yapmaya karar vermişti.

"Uyumadığını biliyorum, özür dilerim. Lütfen konuşabilir miyiz güzelim."

Minho omzunu silkti, konuşmak istemiyordu. Aslında istiyordu. Seungmin ile sadece havadan sudan sohbet etmek istiyor sanki hicbir şey olmamış gibi davranmak istiyordu. Ama onun konuşmak istediği konular hava su gündelik hayat değildi. Gerçeklerdi. Minho'nun köşe bucak kaçtığı gerçekler.

"İstemiyorum."

Seungmin yatağın kenarına oturdu. Madem Minho konuşmak istemiyordu. O halde o konuşur diğerini ise dinlemeye mecbur bırakırdı.

"Bencil davrandığım için üzgünüm. Sana karşı hep bir öyle bir böyle oldum. İlişkimizde sürekli kendimi düşündüm. Seni umursamadım. Tüm bunlar için üzgünüm. Oluşmuş düzenim bozulsun istemedim bundan korktum. Bozulması sonunda beni daha iyi bir şeyin beklediğini bilmeme rağmen korktum. Sadece alıştığım şeyin devam etmesini istedim. Ama zaten bozulmuştu. Sen hayatıma girdiğin anda bozulmuştu. Yaptığım tek şey bu gerçekten kaçmak ve seni kırmak oldu. Üzgünüm."

Minho ona doğru dönmüştü. yatakta biraz daha dikleşti ve ona baktı. Gözlerinde ise görmekten en çok korktuğu şeyi gördü. Acıma. Gözlerinin tekrar dolduğunu hissetti Minho. Sevdiği kişinin ona acıyan gözlerle bakması. Kaçmaya çalıştığı tüm gerçeklerle yüzleşmesine sebep olmuştu.

Seungmin onu gördüğünde ise içinin parçalandığını hissetmişti. Onu böyle görmek garipti. Oldukça garip. Minho tanıştıklarından beri ilk kez gülümsemiyordu. Ettikleri tüm kavgalarda bile gülümserdi. Onun gülümsemediği tek bir an bile yoktu Seungmin için ta ki bugüne kadar.

one reason to live || 2min Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin