Hyunjin elindeki içkilerle birlikte kuzeninin yanına döndü. Oğlan Seungmin'in yanına bu teklifle gelmesine şaşkındı. Bilirsiniz onlar pek konuşmazdı. Annelerinin kavgası yüzünden seungmin hyunjin'in suratını bile görmek istemezdi. Hyunjin ona göre daha olgun olduğundan bu konuyu ikisinin ilişkisine karıştırmaz ve ne olursa olsun Seungmin'i severdi.
"Son bir hafta Hyunjin, siktiğimin hayatını yaşayabilmek için son bir hafta."
Seungmin kuzeninin elindeki içkiyi alırken Hyunjin onun bu hali için ister istemez endişe duyuyordu. Hyunjin hiçbir zaman Seungmin'e "dur, yapma, kendini öldürme, yaşa" demezdi. Belki de onu ölmesini veya yaşamasını söyleyecek kadar önemsemediğindendi bu durum. O yüzden Seungmin onun yanında değişik bir şekilde mutlu hissederdi. Belki aralarındaki kan bağındandı bu durum belki de bir rol takınmasına gerek kalmadığındandı.
"Demek sonunda yapacaksın."
Seungmin gülümsedi ve kafa salladı. "Öbür tarafa geçtiğinde bir yolunu bul ve geri dönüp neler olduğunu anlat Kim."
"Sikseler yine de dönmem."
Hyunjin ona gülerken masanın üzerinde ışığı yanan telefona baktı. Changbin Hyung yazısını görmesiyle kuzenini telefonu açması için dürtmüştü.
Seungmin omzunu silkti. "Konuşmak istemiyorum." "Üçüncüye arıyor Seungmin, önemli bir şey olmasa aramadı."
Seungmin sesli bir şekilde nefesini vermiş ve gözlerini devirerek telefonu açmıştı. "Ne var hyung?"
"Hastanedeyim, Minho senin için bizim eve geldi. Sonrasında ise kötüleştiği için hastaneye geldik. Psikiyatriye geldiğin hastane ki zaten biliyorsundur. Bu çocuğu biraz umursuyorsan gelirsin. Çünkü o kan kusarken bile seni düşünüyordu."
Ardından kapanan telefonla oğlan kafasını masaya yaslayıp gözlerini yummuştu.
Minho, Minho, Minho ve Minho.
Ne kadar kaçarsa kaçsın, nereye saklanırsa saklansın. Onu bir şekilde buluyor ve ona ulaşıyordu.
Ne var benden bıkıp peşimi bıraksaydı diye geçirdi içinden. Her şey daha kolay olurdu. Bir seçim yapması gerekmezdi. Ölüm isteklerine sebebiyet vericek bir şey daha çıkardı. Aşk acısı. Her ne demekse artık.
"Tıp fakültesinde bu aşk denen şeyden de bahsediyorlar mı Hwang? Neden böyle insanın tüm dengesini bozup onu ne olduğunu, ne yapacağını bilmediği bir duruma sürükleyişi ders kitaplarında geçiyor mu?"
"Minik Seung, aşık mı oldun. Ne kadar tatlı."
Hyunjin kuzeninin saçlarını karıştırırken diğeri sinirle geriye çekilmişti. Onun bu agresif haline karşın Hyunjin ise ellerini havaya tamam teslimim dercesine kaldırmıştı.
"Akışına bırakmalısın, aşkta işler böyle çözülür."
"Ya akışına bırakacak zaman yoksa?"
"O zaman zamanı yaratırsın Seungmin. Annen bir yere gitmiyor seni bir sene daha bekler eminim ki."
Seungmin kafasını koyduğu masadan kaldırıp önündeki içkiyi tek seferde içmişti.
"Onun da bu kadar zamanı olmayabilir. Belki de çözüm budur. Biz ölümde birleşeceğizdir." Seungmin duraksamıştı. Ölüm ve onun ismini yanyana getirmek bile vücuduna anlam veremediği acılar girmesine sebep olmuştu. "Hayır o ölemez. Biliyor musun ona benimle birlikte öl desem ölür. Ama o ölmemeli anlıyor musun? Dünya onun gibi birini kaybetmemeli Hyunjin. Çünkü kimse onun kadar yaşamayı sevmiyor ve kimse onun kadar güzel yaşamıyor. O herkesten daha çok yaşamayı hak ediyor. Ona bir şey olmamalı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one reason to live || 2min
Fanfictionİntihar düşünceleriyle boğuşan Seungmin yaşamak için elinden gelen her şeyi yapan kanser hastası Lee Minho ile tanışır. Seungmin, hayata tutunmak için büyük uğraşlar sergileyen bu gencin kendisinin hayata tutunma sebebi olacağından habersizdir. iki...