3

49 9 1
                                    


Flacie uyandığında kendini bir yatakta buldu. Ellerini ve ayaklarını hareket ettiremeyince nerede olduğunu farkına vardı.

"Hayır." dedi sesini çıkarmakta zorlanıyordu. Blaze'in onu bayıltmak için yaptığı iğne hala tüm vücudunu uyuşturuyordu. Kapının açıldığını gördü. Zorla kafasını kaldırdı. Blaze ve Profesör odaya girmişti.

"Blaze hayır. Bana bunu yapamazsın. Hayır, Blaze sen böyle biri değilsin!" diye bağırdı Flacie. Gözyaşlarını tutamıyordu. O tanıdık, güvendiği yüz yanı başına gelince yalvaran gözlerle ona baktı. Blaze'in yüzünde korku ve pişmanlık arası bir ifade vardı.

"Özür dilerim Flacie. Başka türlü bunu kabul etmezdin. Başka çarem yoktu."

"Blaze saçmalama. Alıcılık gönüllülük esasına dayalıydı. Blaze lütfen. Bu adamı dinleme artık. Aç gözlerini yalvarırım."

"Flacie sen yüzde 90'sın. Senden başkasını bulamayız. Bu şansı elimizin tersiyle itemeyiz. Lütfen inan. Sen yaşayacaksın." dedi ve ellerini Flacie'nin saçlarına götürdü.

Flacie kafasını sağa sola salladı ve Blaze'in ellerini kafasından uzaklaştırmaya çalıştı:

"DOKUNMA BANA! SENDEN NEFRET EDİYORUM!"

"Flacie lütfen böyle konuşma. Seni seviyorum." dedi Blaze. Gözleri yaşlarla doluydu.

"Bana bunu nasıl yaparsın? Beni kandırdın. Beni öldürüyorsun. Blaze,Profesör lütfen yapmayın."

Profesör, elinde hazırlanmış şırıngasıyla Flacie'nin yanında yerini aldı:

"Bize başka çare bırakmadın Flacie. Yaşayacaksın, ilk ölümsüz olacaksın. Bütün acıların birazdan bitecek."

"Hayır, hayır istemiyorum. Anneme, babama ne diyeceksiniz?"

"Sen ilk ölümsüz olunca bunların hiçbir önemi kalmayacak. Şimdi sakinleş ki ilacı sana düzgünce verebileyim."

"HAYIR! YAPAMAZSINIZ!"

"Flacie, lütfen. Bunu hepimiz için daha fazla zorlaştırma. "dedi Blaze. Flacie'ye acıyarak bakıyordu.

"Sen..." dedi Flacie Blaze'e dönerek. " Benim bu zamana kadarki en büyük hayal kırıklığımsın. Beni bu ilaç değil ama sen öldürüyorsun Blaze. Bunun ağırlığıyla yaşa."

"Flacie böyle konuşma. Yalvarıyorum."

"YETER!" diye bağırdı Profesör. "Acele etmemiz gerek. Bu saatte laboratuvarda olduğumuz duyulmamalı."

İğne, Flacie'nin koluna girerken Flacie çırpındı ama hiçbiri işe yaramamıştı.

İlaç vücudundaydı.

Flacie önce başına sonra karnına saplanan dayanılmaz bir acıyla çığlık attı. Profesör onun ağzını kapatarak sesini bastırmaya çalışıyordu.

Acı tarif edilemeyecek kadar güçlüydü. Önce  başı ve karnı, sonra sıra sıra vücudunun her yeri çok büyük bir acıyla sarsılıyordu. Bütün kemikleri kırılıyor gibi hissediyordu. Her nefes alıp verişinde acı daha çok arttığı için nefes alamıyordu. Yaptığı her hareket canını acıtıyordu. Bütün bu acının arasında sesleri zar zor duyuyordu:

"Böyle olmaması gerekiyordu."

"Baba, baba bir şey yap."

" Neyi yanlış yaptık? Bu sefer doğruydu. O yüzde 90'dı."

"Baba o ölüyor! Bir şey yap."

"Blaze, sus. Kafamı toplamaya çalışıyorum."

"Flacie... Flacie lütfen benimle konuş."

İlk ÖlümsüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin