1

141 19 20
                                    

Flacie derse geç kaldığının farkındaydı ama acele etmek en son isteyeceği şeydi. Her gün derslere gitmek ona ölüm gibi geliyordu. Olabildiğince yavaşça sınıfa yürürken tam köşede gürültüyle ablasına çarptı. Ablasının elindeki kitaplar yere saçıldı.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye bağırdı ablası.Flacie eliyle kulaklarını kapadı.

"N'apmışım? Önüme çıkan sensin."

"Derse yetişmeye çalışıyorum Flacie.Sen de acele etsen iyi edersin. İki dakika sonra sınıfında olman gerek." dedi ablası hızla kitaplarını toplarken. Flacie tam cevap vermek için ağzını açmıştı ki ablası çoktan ters yöne koşmaya başlamıştı. Flacie yoluna devam ederken "İyi dersler Ema!" diye ablasının arkasından bağırdı. Ablasının duymadığına adı gibi emindi.

Her zaman böyle oluyordu. Emalee gözde olan çocuktu hep. Zamanı gelince babasının yerine geçecek olanın o olması çok beklenen bir şeydi. Emalee Costin tabii ki de Nefarius Costin'den sonra Siderea'nın başkanı olmalıydı. Tabii ki deneylerin başına o geçmeliydi. En çok çalışan, en çok söz dinleyen, en zeki olan oydu. Flacie ablasını kıskanmıyordu. Hissettiği duygu asla kıskançlık değildi. Şehrin başına geçmek, bu korkunç deneyleri yürütmek isteyeceği en son şeydi. Sadece bazen onun kadar değer görmenin hayalini kuruyordu. Bu duygu da çok çabuk yok oluyordu. Sahip olduklarıyla mutluydu.

Flacie düşünceleriyle boğuşurken sınıfın kapısına gelmişti. Kapının önünde Blaze'i görünce gülümsemeden edemedi. Bütün bu olan bitenleri çekilebilir kılan en önemli şey oydu.

"Yine derse gelmeyeceksin sandım." dedi Blaze sınıfın kapısını açarken.

"Biliyorsun, babam artık bu konuda çok katı. Askerleri peşimde sürükleyecek artık  derslere gelmezsem."

Sınıf doluydu. Herkes Flacie gibi isteksiz değildi laboratuvar derslerine. Sadece en ön sırada iki kişilik bir boşluk kalmıştı. Flacie ve Blaze de oraya oturdular.

Flacie Blaze'e çok aşıktı, bundan emindi. O olmasaydı bütün bu olanlara nasıl dayanırdı hayal bile etmek istemiyordu. Bazen içinden keşke o da benim gibi bütün bu deneylere karşı olsaydı diye geçiriyordu ama bunun imkansız olduğunun farkındaydı. Blaze bu deneylere ömrünü adamaya hazırdı. Flacie asla onu suçlamıyordu. Sonuçta Blaze'in babası bu deneylerin başındaki kişiydi. Regis Caligo oğlunu da doğduğundan beri kendi inandığı şeylere inandırarak yetiştirmişti. Flacie, onu bu saçma fikirlerden uzaklaştırmak için çok çaba harcamıştı . Ölümsüzlük deneylerinin, ölümsüzlük ilacı Eternis'in tamamen bir saçmalık olduğunu ona anlatmaya hala devam ediyordu. Ancak ne zaman bu konuyu üstelese aralarında tartışma çıkıyordu ve Flacie Blaze ile tartışmak istemiyordu. Her seferinde konu sonuçlanamadan kapanıyordu.

Regis Caligo hızlı adımlarla kapıyı açtı ve sınıfa girdi. Elli yaşından büyüktü ama yaşını hiç göstermeyen bir adamdı. Hafif beyazlamış siyah saçları Blaze'in saçlarıyla aynıydı. Flacie  Blaze'e her baktığında Regis Caligo'yu görmekten çok rahatsız oluyordu. Profesör Caligo kendinden emin sesiyle konuşmaya başladı:

"Sevgili bilim insanı  adaylarım, bugünkü heyecanımı, sesimin neşesini siz de fark etmiş olmalısınız. Size iki büyük haberim olduğunu söylemekten mutluluk duyuyorum."

Regis Caligo'nun  koyu renk gözlerinin gerçekten de içi parlıyordu. Sınıfta heyecanlı bir uğultu oluştu. Fısıldaşmalar başladı. Flacie sırtını geri yasladı, ellerini göğsünde birleştirdi. Profesör Caligo'nun bugün hangi saçma haberle insanları kandıracağını bekliyordu.

"Biliyorsunuz ,yüzyıllardır Siderea şehri dünyanın en büyük ve en gizli deneyini yürütmekte. Biz ve bizden önceki atalarımız bu deney için, ölümsüzlük ilacı Eternis için canla başla çalıştık. Son 6 aydır sizden de gizli başka bir deney daha yürütmekteydik. Söylentileri duyuyordunuz. İşte ,o küçük deneyimiz sonunda sonuç verdi."

İlk ÖlümsüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin