14

20 3 1
                                    


Uyandığında etraf hala karanlıktı ama sonra soluduğu az havayı da fark edince kafasına bir şey geçirilmiş olduğunu hatırladı. Kafasındaki torba, etrafındaki sesleri engellese de gürültülü bir ortamda olduğu anlaşılıyordu. Ellerinin bağlı olup olmadığını anlamak için biraz hareket etti ve onun hareketiyle birlikte sesler de çoğaldı. Elleri bağlı değildi ama iki kişi tarafından dirseklerinden sertçe tutuluyordu. Yere diz çöktürülmüş vaziyetteydi. Zor nefes alıp veriyordu ve kafasının sağ alt kısmı çok acıyordu.

"Sessizlik!" dedi bir ses. Genç bir erkek sesiydi ama bütün kalabalığı korkutmaya yetecek kadar etkiliydi. Sesi duyan kalabalık susmuştu. Flacie şimdi kendi hızlı nefes alış-verişlerinden başka bir şey duyamıyordu.

"Benim için ne getirdiniz Saighler?" diye sordu aynı ses. Flacie Saigh ne demek hiç bilmiyordu, nerede olduğu hakkında da hiçbir fikri yoktu.

"Bu sefer çok özel bir şey Saoradh." dedi bir başka ses. Flacie bu sesin onun sağ kolunu tutan adamdan geldiğini tahmin etti.

Bir an sonra kafasındaki kumaş torba sert bir şekilde çıkarıldı. Flacie gözlerini açıp kapayarak etrafa iyice alışmaya çalıştı. Gördüğü manzara karşısında neredeyse dehşete düştü.

Uzun bir koridorun ortasındaydı. Burası bir odaya benziyordu ama siyah boyalı duvarlar hiç sağlam görünmüyordu. Koridorun her iki tarafında, ince duvarların önünde kirli, daha çok erkeklerden oluşan bir kalabalık vardı. Bu insanların çoğu zayıftı ve üstlerine, buldukları kumaş parçalarını geçirmiş gibiydiler. Herkesin belinde küçük-büyük kılıçlar asılıydı. Bu insanlar Flacie'yi öldürmek için sıraya dizilmiş gibiydiler. Koridorun tam sonunda, Flacie'nin birkaç adım önündeyse bir taht vardı. Taht odunlardan yapılmıştı, siyaha boyanmıştı ve hiç sağlam görünmüyordu. Geniş, korkunç tahtta bir adam oturuyordu. Flacie Saoradh dedikleri kişinin bu adam olduğunu düşündü.

Saoradh.

Siderea masallarında geçen korkunç liderin adıydı bu. Adam da tıpkı o masallarda anlatılan adama benziyordu.

Flacie onun bir lider olmak için çok genç olduğunu düşündü. Yüzü yirmili yaşlarından fazla görünmüyordu. Geniş omuzları, kalıplı bir yapısı vardı. Buradaki bunca zayıf insanın arasında iyi beslenmiş gibi duruyordu.

Saoradh Flacie'yi görünce gözleri kocaman açılarak ayağa kalktı. Bu genç adam şimdi çok daha uzun boylu görünmüştü Flacie'ye. Topluluğun geri kalanından çok daha farklı giyinmişti. Siyah deri görünümlü bir pantolonu ve aynı renk botları vardı. Üzerinde siyah bir mont vardı ama daha çok bir zırh gibi görünüyordu. Adamı tamamen sarmıştı. Pantolonunda birden çok bıçak ve kılıç vardı.

Adamın gümüşi sarı saçları omzuna değiyordu. Saçları neredeyse beyaz denilebilecek kadar parlaktı. Kaşlarının altında soğuk mavi gözleri parlıyordu. Ama bu parlaklık güzelden çok tehlikeli denilebilecek kadar korku saçıyordu.

Adam Flacie'ye doğru yaklaşırken Flacie'nin tahtı tekrar inceleme fırsatı olmuştu. Tahtın sağında güzel bir kız ayakta duruyordu. Ellerini kılıçlarına uzanacak şekilde yerleştirmişti. Kız tıpkı Saoradh gibi giyinmişti. Deri bir pantolon, botlar ve zırh görünümlü bir montu vardı. Bu şekilde giyinmese Flacie kızın zararsız olduğunu bile düşünebilirdi. Kulak hizasında kesilmiş simsiyah saçları ve dümdüz kakülleri vardı. İnce kaşlarının altındaki mavi gözleri tıpkı Saoradh'ınki gibi tehlike saçıyordu.

Tahtın arkasına beş kadar adam dizilmişti ve gözlerini Flacie'den ayırmıyorlardı. Flacie bu korkunç adamların asker olduklarını ve şu an ona doğru yaklaşan bu adamı korumakla görevli olduklarını düşündü.

İlk ÖlümsüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin