15

21 3 0
                                    

Flacie odadan çıktıktan sonra oranın bir oda değil, uzunca bir bina olduğunu fark etti. Şimdi dışarıdaydı ancak gözleri dışarının ışığına alışmadığı için etrafını göremiyordu. Ayakları toprakta sürüklenerek ilerliyordu.

Flacie'nin gözleri ışığa alışınca bir binaya doğru yürümekte olduklarını fark etti. Eski, yer yer dökülmüş bina her an yıkılacakmış gibi duruyordu. Tek katlıydı. Flacie'nin hayalindeki zindandan çok uzaktı.

Binanın içerisi küçük, sıra sıra, demir parmaklıklı hücrelerle diziliydi. Flacie bazılarının içerisinde tek kişi, bazılarındaysa iki-üç kişiyi görmüştü. Onu tutan Saighler,onu en dipteki boş hücreye attılar. Flacie yere düşerken kapı da arkasından kilitlendi.

Hücresi o kadar küçüktü ki Flacie başka birinin daha buraya sığamayacağını düşündü. Bir tuvalet vardı, yatak yoktu. Çok karanlıktı ancak ufak bir penceresi olduğu için şanslı sayılırdı.

Flacie zorla ayağa kalkarak demir parmaklıklı pencereden dışarıya bakmaya çalıştı.

Logreendi ormanları bir yerleşim alanına dönüştürülmüş gibiydi. Aralıklı, küçüklü büyüklü çadırlar yerleştirilmişti. Bazı çadırların önünde ateş yanıyordu. İnsanların çoğu benzer, renksiz, ormanda kolayca kamufle olabilecekleri kıyafetler giymişlerdi. Bazıları odun taşıyor, bazıları çadırların önünde nöbet tutuyor gibiydi.

Flacie daha fazla ayakta duracak gücünün kalmadığını hissedince köşesine kıvrıldı. O kadar çok darbe almıştı ki yaraları eskisi kadar hızlı iyileşmiyordu. Kolundaki morluklar duruyordu. Bütün vücudunun sızladığını hissetti. Başına gelen onca şeyi düşünmek istiyordu ama buna bile gücü yok gibiydi. Gözlerini kapatıp, yaralarına iyileşmesi için zaman vermek istedi. Kısa bir süre sonra da uyuyakalmıştı.

"Kalk artık." sesiyle Flacie gözlerini yavaşça açtı. Başında üç Saigh bekliyordu. Flacie onlardan birinin boğazını kesmek üzere olduğu Keiran olduğunu fark etti.

Flacie yattığı yerden doğruldu, kaç saat uyumuştu bilmiyordu ama acıları azalmıştı. Sırtını arkasındaki soğuk duvara yasladı ve başında dikilen adamlara baktı. Adamlardan birisi çömeldi ve Flacie'ye dik dik baktı.

"Deneyin başındaki herkesin adını istiyoruz, Saoradh'ı duydun dün."

"B-ben bilmiyorum." diyebildi Flacie. Karşısındaki adamın bu cevaptan memnun olmadığı belliydi. Esmer yüzünü şimdi somurtmuştu ve siyah kaşları çatılmıştı.

"Bana bak Leis, senin bu küçük oyunlarına ayıracak vaktim yok benim. Konuş, yoksa cezasını çekersin."

"Regis Caligo." dedi Flacie. Bu ismi söylemekten zarar gelmezdi. Onu tehlikeye atmak Flacie'nin umurunda değildi.

Adam pis gülüşüyle bir kahkaha attı. Arkasında ayakta duran Keiran'a ve diğer adama doğru güldü:

"Regis Caligo'ymuş." dedi ve tekrar gülerek Flacie'ye döndü. Flacie oturduğu yerden iyice köşesine çekilmiş, büzüşmüştü.

"Onu herkes biliyor Leis. Bize başka isimler lazım."

"Başka yok." dedi Flacie ama cümle ağzından çıkar çıkmaz pişman oldu. Yanına çömelmiş olan adam ayağa kalktı, Flacie'ye bir tekme savurdu. Flacie kendini korumak için kollarını siper etti ama adam güçlüydü. Siderea askerlerinden de güçlüydü. Flacie babasının Logreendi insanlarından korkusunu şimdi daha iyi anlıyordu.

Flacie'yi tekmeleyen adama bir diğeri de katılmıştı. Arada duruyorlar, Flacie'ye isimleri soruyorlardı, cevap alamayınca devam ediyorlardı.

İlk ÖlümsüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin