9

41 4 0
                                    

Flacie karşısındaki kanlar içindeki çocuğa bakmaya devam etti. Blaze'in bakışlarının yavaş yavaş donuklaşmasını izledi. Önce elindeki silah düştü sonra kendisi. Onu hafifçe yere bırakırken kanlı bıçağı kalbinden çıkarıp aldı.

Soli'nin çığlığı ile Flacie tekrar arkadaşlarının önüne geçti. Ama artık gözlerini Blaze'in cesedinden ayıramıyordu. Gözyaşlarının süzülmesine izin verdi. Az önce yaptığı şeyin gerçek olduğuna kendini inandırmak istercesine elindeki bıçağa bakıp duruyordu.

" Bay Caligo!" diye bağırarak Blaze'in bedeninin yanına çömeldi Agurys. Eliyle Blaze'in kalbindeki yarayı kapatmaya, kanı durdurmaya çalışıyor gibiydi ama Blaze ölmüştü. Flacie sevgilisinin solmuş, sert yüz hatlarına baktı. Saçlarıyla aynı renk gözleri şimdi sonsuza dek kapanmıştı. İnce dudakları rengini kaybetmiş, yüzüyle aynı solgunluğu almıştı.

Biraz sonra büyük, siyah bir jip onların yanında durdu. Profesör arabadan indiğinde Blaze'le aynı renk gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Olduğu yerde hareket edemiyor, gözlerini Blaze'in cansız bedeninden ayıramıyordu.

Onun peşi sıra Nefarius Costin de arka koltuktan dışarı adımını atmıştı. Önündeki sahneye bir anlam vermeye çalışırken bile katı duruşunu bozmuyordu. Gözleri bir Blaze'e bir kızına kayıp duruyordu.

"OĞLUM!" diye bağırarak cansız bedene doğru koşmaya başladı Profesör. " Oğlum, Blaze!"

Regis Caligo da Agurys'in yanında yerini aldı. Yaşlanmış, lekeli ellerini oğlunun yarası üzerine koydu. Ağlıyordu, Flacie onun ağlayabiliyor olmasına şaşırmıştı. Regis Caligo'nun gözleri Flacie'ye ve onun elindeki kanlı bıçağa kaymıştı.

"Sen..." dedi nefretle bakarak. " Nasıl yaparsın? BUNU ONA NASIL YAPARSIN?"

" Ben..." dedi Flacie. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. " Başka çare bırakmadı bana."

Regis Caligo şimdi ayağa kalkmıştı. Koşar adımlarla Flacie'ye yaklaştı ve onu yakasından sertçe tuttu. Profesör'ün yüzü şimdi Flacie'ye çok yakındı. Flacie onun gözyaşlarını ve ona olan nefretini çok net görebiliyordu.

"Oğlumu öldürdün Flacie Costin. Bunu sana öyle bir ödeteceğim ki her gün yaşadığına pişman olacaksın!"

Flacie ona bir cevap veremeden babası ikisinin arasına girmişti. Hiç kırışmamış takım elbisesi ve özenle taranmış beyaz saçlarıyla bir toplantıya gider gibiydi.

"Regis, tamam. Sakinleş."

" SAKİNLEŞ Mİ? Orada yatan benim tek oğlum. Tek ailem. Senin kızın benim ailemi çaldı Nefarius ve... ve bunu ödeyecek." dedi Profesör. Bunu derken parmağını tehditkar bir biçimde Flacie'ye doğru sallıyordu.

Regis Caligo'yu sakinleştirmek imkansızdı, herkes bunun farkındaydı. Yüz yıllık deneyin gerçek olduğuna, Flacie'nin yaşadığına bile sevinememişti. Profesör'ün gözleri bu sefer Flacie'nin arkasında gizlenen üç kişiye takılmıştı.

" Bunlar kim? Onların yanına mı kaçtın Flacie? Oğlumu bu üç korkak için mi öldürdün?" diye sordu Profesör ateş saçan gözlerle.

"Onlar beni korudu, onların hiçbir suçu yok. Ben Blaze'i öldürmeseydim o, arkadaşlarımı öldürecekti."

" Şimdi ne olacak sanıyorsun? Onları yaşatacağımı mı düşünüyorsun?" Regis Caligo bir adım daha Flacie'ye yaklaştı: " Sana aynı acıyı yaşatmak için elimden gelen her şeyi yapacağım." dedi fısıldayarak.

" Agurys, bu üçünü hallet, hemen şimdi."

Agurys silahına tekrar sarılmıştı ki Flacie tekrar araya girdi. Gözyaşlarının arasından sesinin doğru çıkması için dua etti:

İlk ÖlümsüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin