12

44 4 0
                                    


Babasının eğitim alanı diye bahsettiği yer çok geniş bir sahaydı. Flacie burayı biliyordu, askerlerin bazı eğitimleri de burada yapılıyordu, ancak hiç bu kadar yakından görmemişti. Çimen alan Siderea'nın ana, kalabalık merkezinden biraz uzakta kalıyordu.

Geniş alanda çok sayıda genç çocuk vardı. Çoğu Flacie'nin yaşlarında duruyordu, daha küçükleri de vardı. Flacie birkaç tanıdık yüz de görmüştü. Gri üniformalı Siderea askerleri grup grup gençlere ders veriyordu. Bir tarafta silah tutmayı öğrenen bir grup vardı, diğer bir tarafta ise Flacie kılıç tutan bir grup görmüştü. Kılıca ne gerek vardı, anlayamamıştı. Bir diğer anlayamadığı şey de babasının bu kadar aileyi buna nasıl ikna ettiğiydi. Herkes gerçekten de çocuklarını isteyerek silah, kılıç kullanmaya mı yollamıştı?

Flacie'nin gözleri dağınık, güneşte parıldayan kumral saçları seçmişti önce, sonra gülümseyen yeşil gözleri.

"Cade." dedi içinden pencereye iyice yaklaşarak.

Çocuk toprak rengi bir tişört giymişti, ayaklarında Siderea askerlerininkine benzeyen kısa, siyah botlar vardı. Terlemişti, yorgun görünüyordu ama gülümsüyordu. Sağ elinde çok uzun bir kılıç tutuyor, hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Karşısında Flacie'nin tanımadığı Siderealı esmer bir çocuk vardı. Cade'den çok daha küçük görünüyordu. Cade bacaklarını bükmüş, kılcını öne doğru uzatmıştı. Kafasını hafifçe geri sallayarak alnına düşen bir tutam saçtan kurtulmaya çalıştı.

"Agurys, burada dur. Cade burada."

"Babanız sizi onun yanına getirmemi emretti, Bayan Costin."

"Agurys, hadi. Babama haber verirsin, Cade'in yanında olurum."

Agurys arabayı sahaya yakın bir yere çekti ve Flacie'nin inmesini işaret etti.

Flacie ayakları çime basınca güneşi yüzünde hissetti. Annesinin doğum gününü anımsatan bu havaları çok seviyordu. Hızlı adımlarla eğitimde olan Cade'e doğru yaklaştı.

"Böyle kılıç kullanmayı ne zaman öğrendi?" diye kendine sorup duruyordu. Sadece Cade de değil, çevresindeki her grup doğuştan bu işe yetenekli görünüyordu. Cade ve Siderealı çocuğun kılıç seslerini bölerek: "Cade!" diye seslendi. Daha sonra bu yaptığının çok yanlış bir hareket olduğunu fark etti.

Dikkati dağılan Cade kafasını hafifçe Flacie'ye doğru çevirdi ama diğer çocuk için atak fırsatı gelmişti. Cade'e iyice yaklaşan çocuk bir bacağıyla onu yere düşürdü ve kılıcını yerde yatan Cade'in göğüs kafesine 1 cm kala durdurdu.

"Bam, ve öldün." dedi çocuksu sesiyle.

Cade kafasını yattığı yerden kaldırarak kılıca baktı ve sonra gülümseyerek başını çimlere geri yasladı. Ellerini güneşi engellemek için gözlerine siper etti.

"Flacie, hoşgeldin." dedi Cade nefes alışlarını düzenlemeye çalışarak.

"Özür dilerim."

"Önemli değil." dedi diğer çocuk kılıcını Cade'den uzaklaştırarak. Daha sonra elini Cade'e uzattı ve ona yardım ederek yerden kaldırdı.

"Ben Lennon." dedi çocuk. Bu sefer elini Flacie'ye uzatmıştı.

Flacie onun uzattığı eli uzattı ve kafasıyla onu selamladı: " Ben Flacie."

"Biliyorum." dedi çocuk sırıtarak.

" Sizi bölmek istememiştim. Daha sonra da gelebilirim." dedi Flacie ama Cade onu bileğinden yakaladı:

İlk ÖlümsüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin