-5-

76 12 29
                                    


—Katil—

Aslında dün gece uykuya o kadar da rahat dalamamıştı. Hele ki izlendiğini öğrendikten sonra içine bir şüphe düşmüştü. Fakat o neredeyse öğlen saat üçe kadar yatakalmıştı.

Hiç bu kadar çok yattığını hatırlamıyordu. Fakat şu son günler bu dava yüzünden iyi bir uyku çekemiyordu ve şuan bu kadar uyumak ona iyi gelmişti.

Yatağından kalktı ve saçlarını aynaya dahi bakmadan elleriyle kabaca düzeltti. Aşağıya indi ve kendisine her zaman yaptığı tatsız tuzsuz omletinden yapmıştı. Yaparken biraz fazla kızartmış ve omletin kıtır kenarlarını da yemek zorunda kalmıştı.

Çay yapma gereği duymamış su ile idare etmişti. Masasını toplamayıp askılıktan mantosunu aldı ve dışarı çıktı. Hava oldukça soğuktu fakat önünü bile iliklememişti.

Her zamanki gibi soğuk günlerde annesini hatırlardı. Onun dışardan geldiğinde ellerini avuçlarına alıp ısıttığını, dışarı çıkarken ona sıkı giyinmesi için uyardığı ve ikisine de sıcak çikolata yapıp sobanın karşısında içtikleri anları özlemişti.

Gözlerinin dolmasını engelleyemedi fakat hıçkırıklarını tutmakta ısrar ediyordu. Kendisini sıkarken ısınan yanakları kendisine vuran soğuk hava sayesinde nötürleniyordu.

Arabasının yanından geçerek evden uzaklaştı. Bugün için yürüyerek bara kadar gidecek, geceye kadar içecek ve şimdiye kadarki davaları bir geceliğine de olsa tamamen unutacaktı.

Kaldırım taşlarının aralarında kalan çizgilere basmamaya çalışarak yolda ilerledi. Karşı sokak kenarındaki barı gördü ve içeri girdi.

İçeriye geçip barın en kenarında kendisine bir sandalye ayırttı. Bar her zamankinden daha kalabalıktı bu yüzden kendisine bir garsonun gelmesini beklemek zorunda kaldı.

Bir kaç dakika sonra yanına gelen orta boylu bordo-siyah takım elbiseli elinde kağıtla yanına gelmişti.

"Hoşgeldiniz efendim. Ne alırdınız?"

"Ağır bir şeyler olsun. Kafamı bir süre yerine getiremeyecek bir şeyler."

Garson kendisinin dediklerini kendi diline çevirerek kağıda yazdı ve kafasını hafifçe eğerek içkilerin olduğu yere doğru yürüdü. Bar buram buram içki kokuyordu. Çok alışık olmadığı bir kokuydu fakat garipsemiyordu.

O bara gelen misafirleri incelerken garson yanına kalın camlı desenli bir bardak ve içki şişesiyle yanına gelmişti. El havlusu koluna asılı dururken diğer eliyle de içkiyi dolduruyordu.

"Afiyet olsun efendim."

Paranın verdiği saygınlıkla saygı çerçevelerini aşmamaya gayret ediyordu fakat gözlerinde sanki sürekli bunu yapmaktan bunalmış bir yüz ifadesi vardı.

Sadece başını aşağı yukarı sallamasıyla birlikte yanındaki garson da yanından ayrılmıştı. Elini bardağa attı ve ağır içki tadıyla sanki vişne yiyiyormuşçasına yüzünü ekşitti.

Bu kadar ağır alkol alalı uzun zaman olmamıştı ama yine de değişik buluyordu bu tadı. Ufak ufak yudumlamaya başlamıştı içkisini.

Bir yandan içkisini yudumlarken bir yandan da o gece kendisini Erwin olarak tanıtan adamı düşünmeden edemedi. Her kimse çok şüpheli biriydi. Çünkü kendisinin o kadar uzun olmadığının farkındaydı. Muhtemelen onun adını kullanmış ve bu yüzden davaya katılmak istememişti.

Fата| ЕпсоuптегHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin