-Sabaha kadar içelim-Odasında oturmuş tavandaki çıkıntıları izlemeye dalmıştı. Henüz öğlen saatleriydi ve kızın eve gelişi henüz iki gün olmuştu. O geldiğinde yanındaki adam bambaşka birisine bürünmüş ve yine çatlarını çatıp içine kapanmıştı.
Bir kaç gündür içinden çıkılamayan bir ruh halinde olduğunu düşünüyordu o yüzden onunla konuşmaya cüret edemiyordu. Aynen kendisinin de dediği gibi dolunay gecelerinde evi terk ediyor ve ertesi günün sabahı eve bir poşet poğaçayla geliyordu.
Büyük ihtimal geceleri birilerini öldürmeye gidiyordu. Bu konu üzerinde iyice düşünmüş ve kendisinin de gaklı olabileceğine kanaat getirmişti. Sonuçta kendisi onun da dediği gibi saf biriydi ve her şeye çabucak kanan biriydi.
Başkasını hep nasıl göründüyse öyle kabul ederdi. Şuan ise aklında tek bir soru vardı. Gerçekten de başkasını öldüren insanlar iyi kişiler miydi?
Tavanı izlerken düşüncelere dalmıştı çoktan. Onu bu düşüncelerinden ayıran ani bir tekmeyle açılan kapının kendisi olmuştu. Artık buna alışmıştı çünkü aynı evde kaldığı psikopat genelde kapıları kırarak açmayı tercih eden türdendi.
Gözlerinden ne kadar kızgın olduğu anlaşılıyordu ama bozuntuya vermemeye çalıştı. Çünkü ondan ne kadar korksa o da o kadar üstüne gidiyordu.
"Ne zamandır sana sesleniyorum sağır oldum falan deme."
"Sağır değilim tabiki sadece dalmıştım."
Gözlerini devirip zemini hedeflerken kolundan tutulup havaya kaldırılmasıyla küçük çaplı bir şok geçirmişti. O denli küçük birinin o kadar güçlü olması bir nebze de olsa sinirlerine dokunuyor ve kıskançlığa neden oluyordu.
"Sağır olmadığına sevindim zaten dilsizin tekisin sağır olsan hiç çekilmezsin."
Kendisi kesinlikle böyle lafları yutmayacakmışsına trip attı ve yüzünü öteki tarafa çevirdi. Yanındaki adama trip atmaya başlamıştı bile.
Bir anda aklına onunla daha önce tanışmadan onun kendisine attığı mesajlar aklına geldi. Kısa bir süreliğine tüm dünyadan kısıtlandı ve sadece o zamanları düşünmek için beynini boşalttı ve gözlerinin önünde canlanan anılarını izlemeye başladı. O kadar dalmıştı ki kendisine seslenen adamı kesinlikle duymuyordu. Sarsılmasına rağmen hareket etmiyor e her hangi bir hareket etmek zahmetinde bulunmuyordu.
"Çok zekisin sevgilim."
Bir anda istemsizce yanaklarına sıçrayan kana engel olamamış ve kendisinin görmemesi için boynunu eğmişti. Karşısındaki adam bile onun nasıl bir ruh hali içinde olduğunu çözemiyordu. Bir süre sonra onu bu şekilde kaldıramayacağını anladıktan sonra kolunu bıraktı ve ellerini siyah kot pantolonunun dar ceplerine sokarak odadan çıktı.
Az önce be konuştuklarından ya da tam olarak ne yaşandığından aklındaki soru işaretleri yüzünden ayırt edememişti. Şuan için tek yapması gereken şey onun sözünden çıkmamak olucaktı.
Oturup kaldığı sıcak yatağından ayrıldı ce geniş gardroba doğru yol aldı. Gıcırtılı kapısını açtı ve şuan aynı evi kullandığı minik adamın kıyafetlerini gördü. Gardroptan en bol tişörtü ve en uzun pantolonu seçti.
Tişört ona tam uymuş, hatta biraz bol bile gelmişti ama pantolon için bunu söylemek biraz zordu. Pantolon ona kısa gelmişti fakat yine de çok kısa gözükmüyordu. Sadece iki sene önce giydiği ve ona küçülen diğer pantolonlarını hatırlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fата| Епсоuптег
Mystery / ThrillerÜnlü dedektif kendisine gelen sıkıcı dava ve ardı arkası kesilmeyen aynı olaylardan sıkılmış ve bunun için eski ortağına başvurmuştu. Posta kutularına bırakılan gizemli mektuplar ve ardı arkası kesilmeyen cinayetlerden sonra dedektif Eren Yeager bu...