0.7

108 16 79
                                        

Yatağımdayım. Yorganım boğazıma kadar çekili. Buna rağmen çok üşüyordum. Karlı bir günde çırıl çıplak sokakta kalmış gibi titriyordum. Pencerenin olduğu tarafa baktığımda kapalı olduğunu gördüm. Neden üşüdüğümü anlamadım. Bakışlarım odamın kapısını buldu. Kapım açıktı. Karanlık koridor tüm sessizliğiyle karşımdaydı. Korkutucuydu. Gözüm alışmış olsa da bir şey göremedim. Uğultulu bir rüzgar esti, yüzümü sıyırdı. Kurumuş dudaklarımı ıslattım dilimle. Gözlerim yanmaya başlarken yaşlar aktı bir bir yanaklarımdan.
Karanlığa gömülü koridordan tok adım sesleri gelmeye başladı. Sağır olmak istedim. Duymak istemedim. Hissetmek, görmek istemedim.

Kapımın önünde durdu bedeni. Ayakkabılarını çıkartıp bir kenara koydu. Sessiz adımlarla içeri girdiğinde nefesimi tuttum. Bir yan odadaki Seokjin'e seslenmek istedim. Yapamadım.

Kapımın kapanma sesi kulaklarımı doldurdu. Ardından gelen kilit sesiyle hıçkırarak ağlamaya başladım. Yatağımın bir kenarı çöktüğünde uyanmak istedim. Eğer bu bir kâbus ise uyanmak istedim. O an çok fazla şey istedim ama hiçbiri olmadı.

Kolumdaki sıkı tutuş ve saçlarımdaki el, beni tutup kendine çekti. Yumruk yaptığım ellerimle ona vurmaya çalıştım. Beni bırakması için ona yalvardım. Sesimi duymuş gibi bedenim tekrar yatağa gömüldü ve bu sefer boynumda bir dokunuş hissettim. Canımı yaktı, boğdu beni. Tırnaklarımı beni tutan ellere geçirdim ve ben uyandım.

Gerçekten uyandım. Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey odamın açık kapısı oldu. Bu beni korkuttu. Bakışlarım pencereye döndüğünde sabah olduğunu gördüm. Rahat bir nefes verirken elim hızla atan kalbimi buldu. Ağzımdan çıkacak gibi hızlıydı.

Açık kapıdan içeri giren arkadaşım endişeyle yanıma geldi. Bir eli saçlarımı bulduğunda istemsizce geri çektim kendimi. O da hızla elini uzaklaştırdı benden. Gözleri korkuyla yüzümü turlarken konuşmak istedim ama ne diyeceğimi bilemedim. Kanlı elleri bakış açıma girdiğinde nefesimi tuttum. Seokjin nereye baktığımı anlamış gibi elini arkasına saklayıp gülümsemeye çalıştı.

"Endişelenecek bir şey yok. Seni uyandırmak istedim ama uyanmadın. Psikoloğunu aramak zorunda kaldım. Yakında burada olur."

Tereddütle başımı sallayıp yataktan kalkmak için harekete geçtim. Fakat arkadaşım beni durdurdu. Ona anlamazca bakarken bana bakışlarını sorguladım. Sönmek tükenmek bilmeyen endişeli bakışlarıyla bakmaya devam ediyordu. Ellerinden biri beni kontrol edercesine yeniden saçlarımla buluştu. Bu sefer tamamen kendimi onun ellerine bıraktım. Yüreğimdeki ateşin üstüne su atıldı sanki. Onun şefkatli elleri saçlarımı okşarken başımı omzuna yasladım. Burnum sızlamaya başladığında gözlerim çoktan yaşlarla dolmuştu.

Ne kadar süre orada ağladım, ne kadar süre sessiz iç çekişlerimi dinledik bilmiyordum. Tek bildiğim şey artık sakinleştiğimdi. Her ne kadar gözlerimi kapattığımda gördüğüm kâbus aklıma doluşsa da sakindim. Arkadaşımın geniş kolları arasında rahatça duruyordum.

"Daha iyi misin?" Usulca çıkan ses tonunun beni korkutmamak için olduğunu biliyordum. Başımı onaylar anlamda salladığımda uzun saçlarım boynunu gıdıklamış olacak ki bir anda gülmeye başladı. Ben de onun gibi gülmeye başladığımda artık neredeyse iyi olduğuma emin olmuştum.

Biz gülerken evimizin zili çaldığında sarılı şekilde duran bedenlerimizi ayırdık ve ben o an soğuktan titredim. Seokjin bunu fark etmiş gibi son kez bana baktı. Kapıyı açmaya gittiğinde tekrar yorganımın altına girdim.
Daha sonra odaya giren psikoloğumla göz göze geldik. Onunla neredeyse bir buçuk yıldır görüşüyordum ve açıkçası terapilerinin iyi gelmediğini söyleyemezdim. Park Jimin, benim için bir kurtarıcı gibiydi.

Consider It Done | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin