Dönemin ilk günü, ilk dersi. Adımları kampüs binasına girerken oldukça yavaştı. Atölyeyi bulup içeri girdi. Çok büyük, çok genişti. Eski zamanlardan kalma gibiydi ama oldukça yeniydi. Hayallerinin yeriydi. Yüksek puanla geçtiği yetenek sınavının bir sonucu olarak ülkenin en iyi üniversitesindeydi.
Herkesin burada ilk günüydü. Bu yüzdendir ki yüzlerindeki endişeyi oturduğu yerden bile görebiliyordu. Onların aksine Jeongguk oldukça rahattı. Rüyalarının okulundaydı, en sevdiği şeyi yapıyordu, sanatı. Endişelenmesini gerektirecek bir şey yoktu.
Oturduğu cam kenarından dışarıya baktı. Tüm şehir ayaklarının altındaydı. Kapalı, boğucu hava az sonra yağmaya başlayacak yağmurun habercisiydi. Jeongguk yağmuru severdi.
Üzerindeki deri ceketin fermuarını açtı. Tişörtünün içindeki kolyeyi çıkartıp göğsünün üzerinde sallanmasına izin verdi. Uzun saçlarını geriye doğru taradı.
Tam o sırada atölyenin kapısı açıldı.Gözleri oraya değip önüne döndü. Fakat bir daha bakmasına engel olamadı. Gördüğü dağınık saçlar ilkinde dikkatini çekti.
Başını kaldırırken saçlarını sağa sola savuruşu, ince bileklerinde sallanırken ses çıkaran bileklikleri, kaslı elleri ve sert duruşu.
Göğsü içine çektiği nefesle kabardı.
Bakışları boş yer arar gibi gezindi sınıfta. Jeongguk'un yanındaki bomboş duran yere doğru ilerledi. Kendini sıraya atıp olduğu yere yayıldığında gülümsemeden edemedi Jeongguk.
O, fazlasıyla yakışıklıydı.
...
Gözlerimi açtım. Gördüğüm ilk şey karşımdaki daha dün yaptığım tablo olurken bakışlarım saate kaydı. Sekizi biraz geçiyordu. Üzerimdeki yorganı kenara atıp yataktan kalktım. Çıplak ayaklarım soğuk parkeyle buluşunca vücudum titredi. Hemen başucumdaki çekmeceyi açıp bir çift beyaz çorap çıkardım. Çorabı dizlerime kadar çekip ayaklandım. Aynanın karşısına geçtim ve kendi bedenimde göz gezdirdim.
Üzerimdeki siyah, uzun kollu body ince belimi ortaya çıkartıyordu. Beyaz, kısa şortum bacaklarımı uzun gösteriyordu. Genel ev halimdi. Saçlarımda bandana etkisi yaratan göz bandını çıkarıp yatağın üstüne attım.
Bugün ikinci bir sergi olacaktı. Henüz okula başlayalı iki hafta olmasına rağmen sergilerimiz çoktan başlamıştı. Jürilerin sanat öğrencileri arasından seçtiği eserler yer alıyordu ve elbette benim de birkaç çalışmam vardı.
Portreler çizsem de daha çok sürrealist çalışırdım. İçimdeki hisleri, zihnimde canlanan her şeyi bu şekilde aktarmak daha kolaydı.
Ayaklarım mutfağa yönelirken göz ucuyla Seokjin'in odasını kontrol ettim. Hâlâ uyuyordu. Onu uyandırdım. Oldukça zor bir süreçti.
İkimiz için sade ama oldukça doyurucu bir kahvaltı hazırladım. Günün heyecanı ellerimi titretiyordu.
Yemeklerimizi yedikten sonra yeniden odalarımıza çekildik. Odamın kapısını kapatmak üzereyken hissettiğim baskıyla kapı kolu ellerimden kaydı. Seokjin içeriye girip deri koltuğuma oturdu. Masanın üzerindeki elektronik sigarayı alıp içmeye başlarken ben de sergide giyeceğim kıyafetleri ayarlamak için dolabıma yöneldim.
"Dün, şu senin çizdiğin çocuk bizim bardaydı."
Elimdeki pantolonu yerine bırakacak iken hareketlerimi durdurdum. Başımı yavaşça arkaya doğru çevirdim. Devam etmesini istediğimi söyleyen bakışlar attığımda umursamazca omuz silkti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Consider It Done | Taekook
Fanfiction❝ Onu gerçekten öldürmek istiyor musun, Taehyung? Eğer istediğin buysa yapacağım. Senin için her şeyi yaparım. Sen sadece oldu bil.❞ Vkook fanfic 🎨 Yayım Tarihi: 23.06.22 Bitiş Tarihi: 12.09.24