Tehditti. Attığı mesaj, Taehyung'tan uzak durmam için apaçık bir tehditti. Bunu yapması mantıksızdı. Aldattığı bir adam için beni tehdit ediyordu. Ya kendine çok güveniyordu ya da güvendiği başka bir şey olmalıydı.
Ona fırsat vermeyecektim. Lee Yubin'in damarlarında gezen zehirin ne beni ne de Taehyung'u zehirlemesine izin vermeyecektim. Eğer istediği buysa başaramayacaktı.
Parmaklarım şakaklarıma baskı yaparken Seokjin'in getirdiği ilacı içtim. Ardından yattığım yatağıma biraz daha yayıldığımda gelen uykuma yenik düştüm.
Uyandığım zaman ise hava kararmak üzereydi. Başımın ağrısı geçmiş, yerini uyumaktan şişmiş gözlere bırakmıştı. Gözlerimi ovuşturup yataktan kalktım. İlk önce mutfağa uğrayıp su içtim. Ardından Seokjin'in odasına göz attım. Oda boştu. Çoktan işe gitmiş olmalıydı.
Tekrar odama girdiğimde telefonumu elime aldım. Bölüm grubunun mesajlarında gezerken hocamızın attığı uygulama ödevi konularına denk geldim. Birçok konuda, birçok seçenek vardı. İçlerinden sürrealizmi seçerken hemen eşya dolabıma yöneldim. Gerekli her şeyi çıkardım, yatağımın üstüne dizdim. Eskiz defterim, kalemlerim, metalik guaj boyalarım, fırçalarım...
Çalışmamı teslim etmem için daha önümde uzun bir süre vardı. Bu kadar acele etmemin sebebi yıllardır içimdeki tükenmeyen hırstan mı kaynaklıydı, emin değildim. Fakat bir şeyler karalamaya öyle dalmıştım ki çalan kapı zilini bile duyamamıştım. Bunun hepsi, içimdeki hırsın tüm duyularımı kör etmesi miydi?
Elimde sıkı sıkıya tuttuğum, parmağımı ağrıtan kalemimi bırakıp kapıya yöneldim. Seokjin bu saatte gelmezdi. Bu yüzden kimin geldiği konusunda meraklandım. Belki biraz da korktum. Elim, şortumun cebini yokladığında elime değen sivri, yuvarlak cisim rahat bir nefes almamı sağladı. Böylece kapıyı açtım. Fakat gördüğüm kişi beni olabileceğimden daha çok gerdi.
"Taehyung," dedim şaşkınca. Görmeyi en son beklediğim kişi bile değildi. Bakışlarım üzerinde gezinirken yutkunmadan edemedim. Havanın titreten soğukluğuna rağmen ensemden süzülen ter damlasını hissettim.
Siyah gömleğinin yakasının kapatamadığı köprücükleri, ince kumaştan bile belli olan göğüs uçları ve bacaklarını sımsıkı saran deri pantolonu.
Üzerine söyleyebileceğim tek cümlem bile yoktu. Ona öylece baktığımdan habersiz izledim topuz yaptığı saçından fırlayan bir tutamı, kulağının arkasına sıkıştırmasını.
"Burada ne arıyorsun?"
Hayran bakışlarımın arasından zorla sorduğumda yüzünde bir gülümseme oluştu. Kehribar gözlerine daldım gittim öylece. Kırışan dudak kenarlarına baktım sonra. Eridim, aktım sanki. Birisi midemin ortasına yanan bir kibrit bıraktı ve çekti gitti öylece. Acıması yok muydu bu seferber halime?
"Beni içeri almayacak mısın?" Naif ses tonuyla öyle bir sordu ki içeri geçmek istemese, ayaklarına kapanıp yalvarırdım geçmesi için.
"T-tabi, gelsene!"
Biraz kenara kayıp içeri geçmesine izin verdiğimde derin bir nefes çektim yanımdan geçerken. Kokusu burnuma dolarken bırakmak istemedim havaya aldığım nefesi.
Kapıyı kapatıp ardından ilerlediğimde üzerindeki ceketi çıkarırken buldum onu. Bordo ceket koltukla buluşurken onu bile kıskanacaktım neredeyse.
"Üzgünüm," ceketini attığı koltuğa oturduğunda elindeki eşyaları da yere bıraktı. Bir resim çantasıydı. Anlamazca ona baktım.
"Böyle habersiz geldim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Consider It Done | Taekook
Fanfiction❝ Onu gerçekten öldürmek istiyor musun, Taehyung? Eğer istediğin buysa yapacağım. Senin için her şeyi yaparım. Sen sadece oldu bil.❞ Vkook fanfic 🎨 Yayım Tarihi: 23.06.22 Bitiş Tarihi: 12.09.24