1.5

77 11 78
                                    

İyi okumalar~

..

Her zamanki eller vardı kafamın içinde. Beni sımsıkı tutuyor, bırakmıyordu. Kaçmama izin vermiyordu. Kendimi öyle ağır, öyle halsiz hissediyordum ki ölüm gibiydi. Boğuluyordum. Sık sık terliyordum ve vücudum bir yataktan çok, havada asılı kalmış gibiydi. Ruhum bedenimi terk etmişti sanki ve ben yataktaki bedenimi görüyordum sadece.

Kurtulduğumu sandığım, görmek istemediğim bedeni gördüm sonra. Yanıma nasıl yaklaştığını, beni nasıl öldürmeye çalıştığını gördüm. Bu imkansızdı. O ölmüştü, ölü biri beni öldüremezdi.

Elinde tuttuğu keskin aleti boynuma saplamaya çalışırken ona karşı mücadele verdim. Daha dün yardığım boğazı gözlerimin önündeydi. Aynı şekilde beni öldürmeye çalışıyordu. Simsiyah gözleri delirmiş gibi hareket ederken onu üzerimden atmayı başardım. Fakat o etkilenmedi. Avuçları arasındaki bıçakla elimi kesti ve ben acısını hissettim. Yatağımın her tarafı kana bulandı. Yanağımda hissedilen keskin sızıyla ellerimi yüzüme siper ettim. Bıçağın hedefi yeniden ellerim oldu. Elimi delip geçen her darbede gücümü kaybettim. O da bunu fark etmiş gibi durdu ve gülerek bana baktı. Bu halimden keyif alıyormuş gibiydi.

Onu öldürmüştüm. Ondan kurtulmuştum. Cansız bedeni yanarken kül olana kadar başında beklemiştim. Nasıl olurdu da burada beni öldürmeye çalışırdı?

Üzerime çıktı yeniden. Onun nasıl yaşadığını sorgularken dikkatim dağılmıştı. İstediğini elde etti. Bıçak boynuma saplandı ve ben gözlerimi açtım.

Derin nefesler almaya çalışırken ne olduğunu algılayamıyordum.

"Jeongguk, bana bak."

Ölmüştüm. Beni o adam öldürmüştü. Boğazım acıyordu. Ellerim, yanağım sızlıyordu. Öyle korkmuştum ki hâlâ nefes alamıyordum.

Yaptığım ilk şey karşımdaki kişiye tutunmak oldu. Bir el terli saçlarımı geriye doğru tararken odağını kaybetmiş gözlerim ilk önce arkadaşımın bedenini buldu. Başımda öylece dikiliyor endişeli bakışlarını üzerimde tutuyordu. Onu görmek beni öyle rahatlattı ki bu rahatlık gözlerimden yaş olarak süzüldü.

Hâla tutunduğum beden kendini hatırlatır gibi "Jeongguk," dediğinde bakışlarımı ona çevirdim. Öyle korkmuş görünüyordu ki, gece ona burada kalması için ettiğim tekliften pişman oldum.

"İyi misin?" Seokjin titreyen sesiyle sorduğu zaman ağlamaya devam ediyordum. Bu hâlime dayanamayıp üzerime doğru eğildiğinde istemsizce kendimi geri çektim. Neyse ki bu konularda anlayışlıydı ve yaptığım şeyi üzerine alınmadan kendini durdurdu.

Bir süre kimse konuşmadı. Ben kendime gelmeyi bekledim, onlar da beni izlemeyi sürdürdü. Taehyung'un elleri rahatlatıcı bir şekilde saçlarımı okşuyordu. Onun sayesinde o sıkıntılı dakikaları o kadar çabuk atlattım ki kendime gelmem kısa sürdü.

"Ben iyiyim, " diyebildim sadece. Sesim boğuktu ve boğazım da ağrıyordu.

"Sadece bir kabustu." derken öyle tedirgindim ki ikisinin de vücudunu süzüyordum zarar vermiş miyim diye. Uykumda ne yapacağım belli olmuyordu, özellikle kabus görürken.

Onlarda gördüğüm tek şey ikisinin de dağılmış saçlarıydı. Ortada zarar verme yoktu. Bu içime su serpti. Göreceğim en küçük bir yarada suçluluk duygusu ile dolacaktım. Neyse ki öyle bir şey yoktu.

"Jimin'i-"

"Gerek yok." Arkadaşımın sözünü hızla kestiğimde yattığım yerden kalktım.

"Jimin kim?" Taehyung merakla sorduğunda odanın içindeki lavaboya girmiştim. Sorusunu yanıtsız bıraktık. O da üstelemedi.

Consider It Done | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin