Aile, insana güven vermeliydi. Doğumundan ölümüne kadar yanında, sırtını dayayabileceğin biri olmalıydı. Ona sorgusuz sualsiz güvenebileceğin, dertlerini 'acaba ne der' diye düşünmeden anlatabileceğin biri olmalıydı. Aile her şeydi. Benim dünyamda her şeyim diyebileceğim bir ailem yoktu. Annem vardı, babam, kardeşim vardı ama ailem yoktu.
Bir aileyi aile yapan neydi?
Küçükken bunu o kadar çok düşünürdüm ki... Ama bulmuştum cevabı.
Bir insanın anne ve babası varken nasıl ailesi olmazdı?
Duygular, dedim kendime. O ailede duygulara dair hiçbir şey yoksa nasıl bir aile olabilirdi ki?
"Taehyung," Annemin sesini üst kattaki odamdan duymuştum. Uçuşundan dönmüş olmalıydı. Annem bir pilottu. Elimdeki boyama kitabını bir köşeye koyup kalktım yerden.
Hızlı hızlı merdivenleri indim bir an önce onu görebilmek için. Her zamanki donuk yüz ifadesini görmeyi beklerdim fakat kızgın oluşunu görmek beklemediğim bir şeydi. O kızmazdı. O, hiçbir şey yapmazdı.
"Gel buraya." Otoriter ses tonuyla durduğum yerde irkildim. Hızlı adımlarım birkaç adım gerisinde durduğunda bakışlarım sıktığı yumruğuna kaydı.
"Neden yaptın bunu?" Yumruk yaptığı eliyle geniş salonu gösterdi. Bakışlarım tereddütle ondan ayrılıp gösterdiği gibi salona baktım. Gördüğüm şey nefesimi tutmamı sağladığında korkuyla anneme döndüm.
"Anne ben-"
Önünde durduğu masaya sertçe elini vurdu. Yeniden irkildiğimde bakışlarım önüme indi. Ona göz ucuyla bile bakamadım.
Bir şey demeden çıkıp gittiğinde bedenimi daha fazla taşıyamayıp yere oturdum. Bir şeyler demesini istedim. Bağırmasını, belki de evi bu hâle geldiği için üzülmesini.Gözlerim yeniden geniş salona döndü. Rengarenk boyalarla kaplı duvarlara baktım. Hafifçe çatlamış televizyon ekranını gördüm. Küçük bir darbeyle bu hâle geldiği belliydi. En son yere baktığımda parkeler artık kahverenginin bir tonundan daha çok, yeşildi.
Kendi kendime gülmeye başladığımda onu gördüm. Koltuğun arkasındaydı, annemden saklanıyordu. Beni görünce o da gülmeye başladı. Elleri, boyalı bir şekilde ağzında duruyordu.
"Bunun eğlenceli olduğunu düşünüyorsun." dedim hâla gülmeye devam ederken.
"Senin için daha eğlenceli hâle getireceğim."
Kaçmaya başladı gülerek. Yavaş adımlarla onun peşinden giderken ben de gülüyordum. Bahçeye açılan büyük, cam kapıdan dışarıya çıktığında onu takip etmeye devam ettim. Minik adımlarıyla koşuyordu.
"Küçük Taejun, ağabeyinden sonsuza kadar kaçamazsın."
Etrafa bakındım fakat ondan bir iz bulamadım.
"Neredesin?" Geniş bahçenin arka tarafına doğru ilerledim. Keskin ve sıcak Güneş'in tüm ışığı gözlerime vuruken ellerimi gözlerimin önüne siper ettim. Etrafı daha iyi görmeye başladığımda onu gördüm. Küçük kardeşim, evimizin büyük havuzunun tam kenarında duruyordu.
"Ne yapıyorsun orada?" diye söylendim sadece onun duyabileceği şekilde. Eğlenen bakışları hala gözlerindeydi. Gülümseyerek bana baktı. Ona doğru bir adım attığım sıra o da bir adım attı öne doğru.
"Atlayacak mısın?" Gülerek sordum. Hızla başını salladığında olduğum yerden kıpırdamadım daha fazla. Yere oturup kollarımı da bacaklarıma sardım.
"Sen o kadar cesaretli bir çocuk değilsin Taejun. Yaptığın her şeyin sorumluluğunu benim üzerime atıyorsun." Çatık kaşlarını zar zor görebildim. Eğlenen ifadesi yerini hırsa bırakmış gibiydi. Bu haline güldüm. Küçük yaştaki bir çocuğun bu kadar hırs dolu olması normal miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Consider It Done | Taekook
Fanfiction❝ Onu gerçekten öldürmek istiyor musun, Taehyung? Eğer istediğin buysa yapacağım. Senin için her şeyi yaparım. Sen sadece oldu bil.❞ Vkook fanfic 🎨 Yayım Tarihi: 23.06.22 Bitiş Tarihi: 12.09.24