1.3

69 11 41
                                    

Heyecan. Kaç gündür, kaç saattir, kaç dakikadır hissettiğim tek duyguydu. Tamam biraz da gergindim fakat daha çok heyecanlıydım.

Onunla buluşacağım her anda böyle oluyordu. O yakınımdayken, bakış açımdayken, kanvasımın üzerindeyken hep böyleydim. Oldukça heyecanlı, biraz gergin, hafif dağılmış.

Üzerimdeki kot ceketin yakasını düzelttiğimde cebimdeki telefon da titredi.

"Ben çıkıyorum!" Seokjin'in olduğu odaya doğru bağırarak evden çıktığımda Taehyung'un geldiğine dair attığı mesaja baktım.

Yüzümden silinmeyen gülümseme onu gördüğümde daha da büyüdüğünde hızlıca birbirimize selam verip arabaya geçmiştik.

Vücudumun her yerinde gezen ufak bir sızı vardı. Gerginliğim öyle fazlaydı ki her an üzerime kusacak gibiydim.

"Yakınlarda bir yer biliyorum. Önce oraya gidelim derim."

Bakışlarım izlediğim yoldan direksiyonu tutan ellerine oradan da yüzüne çıktığında titrek bir nefes verdim.

"Bugünün patronu sensin. Tamamen seni takip edeceğim." Beklediğimden derin çıkan sesim ve kurduğum cümleyle bakışları yoldan bana döndüğünde yüzünde gördüğüm güzel gülümseme kalbimi tekletti.

Elleri radyoyu bulduğunda hafif melodili bir şarkıda durdu. Göz ucuyla ona bakarken bakışlarımız buluştu ve ben o an gerçekten düşünmeyi bıraktım. Çünkü o an odaklanmam gereken tek şey Kim Taehyung'tu.

...

"Gerçekten çok yakıştı. "

Boy aynasından kendimi süzerken üzerimdeki klasik fakat zincir detayları olan takım elbiseye burun kıvırdım. Pek benlik değildi. Eğer Seokjin burada olsaydı bu takımı almam için tonla laf ederdi.

"Beğenmedin mi?" Taehyung'un şaşkın ifadesiyle beni süzmesi komiğime giderken gülmeden edemedim.

"Tarzım değil."

Tek kaşı yukarı kalktığında oturduğu yerden ayaklanıp yanıma geldi.

"Jeongguk, sen böyle şeyler giyen birisin zaten." diyerek parmaklarını beyaz gömleğin yaka kısmında gezdirdiğinde olduğum yerde kasıldım.

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Her gün giydiğim o sert(!) imajı veren kıyafetler asıl tarzım değildi. Dışarıya yansıtmak istediğim türden şeylerdi. Yine de bunu ona açıklamak istemedim.

"Evet ama takım elbisede pek beğenemedim." diyerek cümleyi sonlandırdığımda anladığını belirten bir şekilde başını salladı.

Bakışları son kez bedenimi süzdüğünde arkamda bir noktaya eliyle işaret verdi. Böylece yanımıza gelen görevli elindeki başka bir takımı kucağıma bıraktığında gözlerimi devirerek yeniden kabine girmiştim.

Düşüp bayılacaktım.

Üzerimdeki ceketi ve gömleği çıkardığımda yeni verilen siyah gömleği geçirdim üzerime. Düğmeleri birazcık sıktığında kopmaması için dua ediyordum.

Altımdaki siyah pantolonu da çıkartıp onun yerine ispanyol paça lacivert, kumaş pantolunu giydiğimde pek giymiş sayılmazdım. Çünkü kalçalarımdan geçmemişti!

Zar zor belime kadar çektiğimde patlayacakmış gibi hissediyordum.

En son lacivert ceketi de giyip derin bir nefes alarak dışarıya çıktığımda anında göz göze geldiğimiz bedenle yavaşça yanına doğru yürüdüm. Büyük bir adım atsam altımdaki bu şey yırtılacak gibiydi.

Consider It Done | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin