Salondan içeri girdiğimde gördüğüm manzara ile duraksadım. Meryem ve Faruk Atabeyli buradaydı. Onları gördüğüme oldukça şaşırmıştım. Kafamı selam verir gibi salladım ve abimin yanına oturdum. Abim kolunu omuzuma attı ve beni kendine çekti. Ona sığındım.
"Almira kızım nasılsın?" Meryem hanımın sorusuyla ona baktım. Nasıldım? İyi miydim? Sadece tebessüm ettim. Verecek bir cevabım yoktu.
"Teşekkür ederim Meryem hanım siz nasılsınız?"
Meryem hanım burukça gülümsedi.
"İyi olmaya çalışıyoruz." Dediğinde neyi kast ettiğini biliyordum. Böyle hissetmesi gayet normaldi. Ama onların bir suçu yoktu. Derin bir nefes aldım ve konuşmak için cesaretimi topladım.
"Sizin bir suçunuz yok Meryem hanım. Lütfen kendinizi suçlamayın. Tek bir suçlu var o da oğlunuz." Dediğimde Meryem hanım gözlerini utançla kaçırdı. Utanabilirlerdi bunu da normal karşılardım. Faruk beye baktım ve sorun yok dercesine tebessüm ettim. Faruk bey "Almira onun adına senden özür dileriz onu böyle yetiştirmedik. Kadınlara saygı duymasını hep söyledim ama olmadı. Yetiştiremedik biz onu. Belki de çok şımarttık. Nerede hata yaptığımızı bilmiyoruz ama özür dileriz. O sözlerin hiç birini hak etmedin kızım. Ben sana inanıyorum."
"Faruk bey özür dilemenize gerek yok."
Faruk bey burukça tebessüm etti. Yaklaşık 10 dakika daha oturduktan sonra gittiler. Onlar evden çıktıklarında odama çıktım ve yatağıma uzandım.
...
Hayatım güzel gidiyordu. Ya da ben öyle hissediyordum. Arada gelen özlem bile artık yok olmuştu. Hayatımda hiç yokmuş, hiç girmemiş gibiydi. Mutluydum. Babamın şirketinde mimar olarak çalışıyordum. Bu durumdan başta babam ve annem olmak üzere herkes memnundu. Ayça okula başlamıştı ve birinci sınıfa gidiyordu. Okuldan döndüğünde bütün gün ne yaptığını bana detay atlamadan anlatıyordu. Egemen ve Gökay'la neredeyse her gün konuşuyorduk. Egemen'i kardeşim Gökay'ı ise bir abi gibi görüyordum. Bu durum abim ve Agah'ı çıldırtsa da pek umursadığım söylenemezdi.
Bugün koşuya çıkmıştım. Evet artık düzenli spor yapıyordum ve zayıflayan bedenimi eski haline yani sağlıklı haline getirmeye çalışıyordum. Ve bu koşuda bana yoldaş olan biri vardı. Karen. Evet ne zaman koşuya çıksam Karen ile karşılaşıyorduk ve beraber koşu yapıyorduk. Çoğu zaman köpeğini de getiriyordu. Bu durumdan sebebini anlayamadığım şekilde memnundum. Onunda memnun olduğunu hissediyordum.
Bugün dünün aksine Karen yoktu. Onun hakkında hiç bir şey bilmiyordum. Tıpkı onun benim hakkımda hiç bir şey bilmediği gibi. Omuzlarımı düşürdüm ve etrafıma baktım ama ondan bir iz yoktu. Belki bir işi vardır düşüncesiyle koşmaya devam ettim. Çalan telefonumla durdum. Arayan abimdi.
"Alo efendim abi."
Kısa bir sessizlik oldu.
"Almira sakin olursan sana bir şey söyleyeceğim." Dediğinde göğsümde bir ağırlık hissettim. Kötü bir şey olmuştu. Sessiz kaldığımda abim devam etti.
"Almira Hulusi amca kalp Spazmı geçirdi." Dediğinde düşmemek için yanımdaki duvara tutundum. Babam kalp spazmı geçirmişti.
"Almira güzelim korkacak bir şey yok şu anda gayet iyi huysuzluk bile yapıyor. Bak şimdi sana konum atıyorum gel tamam mı?." Dediğinde görmeyeceğini bilsem de kafamı salladım ve telefonu kapattım. Abim konumu attığında yoldan geçen bir taksiyi durdurup bindim ve konumu gösterdiğimde adam kafasını salladı ve arabayı sürmeye başladı.
Parayı verip taksiden indim. Koşarak hastanenin danışmanın yanına gittim.
"Pardon Hulusi Saygın'ın odası kaçıncı katta acaba?."
![](https://img.wattpad.com/cover/254018504-288-k650168.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI GEÇMİŞ
Teen FictionAlmira yaralıydı. Yaraları ruhundaydı. Yaraları bedenindeydi. İnsanlara güvenmiyordu. Sertti, duygusuzdu, umursamazdı, Geçmişinde yaşadıkları onu bu hale getirmişti. Almira geçmişinden kurtulamamıştı. Geçmişi sanki bir girdaptı. Sonra hayatına bir a...