BÖLÜM 19: KARA MAHZENİN KAPILARI

406 28 82
                                    

Sokağın diğer ucunda beliren gölgenin sahibine gözlerimi kısarak baktım. Bir eli cebinde, diğer eliyle de sıkıca kavradığı dosya eşliğinde etrafında volta atıyordu. Benim gibi başına ceketinin kapüşonunu geçirmiş olsa da onun uzun boyu ve geniş omuzlarından Harun olduğunu anladım. Beni fark etmesi adına alt dudağımı hafifçe ısırarak ona bir ıslık çaldım. Harun başını çevirip bana baktı. Sokak lambasının altından geçmemle yüzümü görmüş olmalı ki vakit kaybetmeden benden tarafa yürümeye başlamıştı.

"Sonunda gelebildin!"

Karşısında durup çatılan kaşlarımla bir süre sadece onu süzdüm. "Bu endişenin sebebini merak ediyorum, Harun."

Elindeki dosyayı avuçlarının içinde sıkarak derin bir iç çekti: "B-Biliyorsun, babam ve Muhsin seni çok kafaya takmış bir durumda."

"Sadede gel."

"Bugün Muhsin bir dosyayla bizim eve geldi. Ciddi bir tartışma çıktı Ogün, onları ben ayırmak zorunda kaldım. Babam odayı terk ettiğinde de bununla karşılaştım..."

Bana doğru uzattığı dosyayı elinden alıp kapağını açtım. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama gecenin zifiri karanlığından yazıları pek okuyamıyordum, bu yüzden arkamı döndüğüm sokak lambasına doğru ufak adımlarla ilerledim. Dosyada ilk seçilen sima bir kadına aitti. Kıvırcık siyah saçları, yeşil gözleri ve uzun bir yüzü vardı. Yanaklarının ve çene yapısının benzerliği gözüme çarpıyor olsa da sessizce dosyadaki ismine baktım.

Güher Tüzün.

Bu ismi ve yüzü ilk defa görüyordum. Harun'u endişeye sürükleyen şeyin ne olduğunu hâlâ çözebilmiş değildim. "Kim bu?"

"Bu kadının kızlık soyadı..." parmak ucuyla fotoğrafa dokundu. "...Enes."

Şaşkın bakışlarım bir anda onu buldu. Harun ise iç çekerek başını sağa sola sallıyordu. "Arabada bombayla katledilen o kadın Güher Enes'miş, Ogün! Babanın kız kardeşi!"

O... Harun... Ne söylediğinin farkında mıydı? Büyük bir şaşkınlıkla onun yüzünü izledim, yalan söyleyip söylemediğini idrak etmeye çalışıyordum ancak oldukça ciddi gözüküyordu. Bakışlarımı hızla elimdeki dosyaya çevirdim. Kadının yüz siması babamı andırıyordu, evet ama bu zihnimin oynadığı bir oyun da olabilirdi! Kâğıtları karıştırdım. Alınan ifadeler, son görüldüğü yerdeki kamera kayıtları, patlayarak yanmış aracın son çekilmiş hali ve savcılık raporları hepsi şu anda ellerimin arasındaydı. Yine de inanamadım. Zamanın kuvvetle geçmişe dönen kadranlarında kaybolduğumu hissedebiliyordum. Babamın içtikten sonra ağlayarak yığıldığı kanepenin bir diğer köşesinde ben de vardım. Yıllardır peşinden koştuğu bu davanın bizle olan bağlantısını yine sorguluyordum. Onlar katledildi, diye bağırmıştı ağlamaktan pürüzleşen sesiyle. Onların kanı yeryüzünde kaldı. Ne sen, ne de ben silemeyiz bu izleri insanoğlunun kötülüğünden...

Silememiştik. Hatta o izlerin altına gömüldüğümüzü de bu gece anladım.

"N-Nasıl?"

"Baban, Ogün..." Bunu nasıl söyleyeceğini bilemiyor gibi baktı gözlerime. Harun'u ilk kez böylesine çaresiz görüyordum. "...intikam alıyormuş."

Bir adım geriye sendeledim, öyle ki sırtım çok geçmeden arkamdaki sokak lambasına tosladı. Nefes alamadım. Yeryüzü ayaklarımın altından hızla çekiliyordu. Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum... Yaşadıklarımızı irdeleyecek kadar zamanım var mıydı? Babamın dava yüzünden rahatsız ettiği adamların onu işten çıkardıkları anları yeniden sorgulayacak güçte miydim? Ne saklıydı onun gözlerinin ardında, neler kaybetmişti, hangi yaraları kabuk tutamayacak kadar en derinlerde kanamaya devam etmişti?.. Kim vardı içinde? Onu ele geçiren şey öfkesi miydi yoksa o hep böyle birisi miydi?

12 GECE | OGÜN ENESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin