BÖLÜM 14: BENİ KALBİNE SOR

810 65 122
                                    

*Manuş Baba - Bırak Seveyim Rahat Edeyim*

"Ogün!"

Başımı çevirip Gülseren Hanım'a baktığımda bana kabinlerin bulunduğu yeri işaret etmişti. "Şimdi Mısra gelir, ona göz kulak ol. Bize içecek alıp geleceğim ben. Birbirinize güneş kremi sürmeyi de unutmayın!"

Ona gülümserken bir yandan da başımı sallıyordum. Gülseren Hanım, daha plajın kapısından yeni girmiş olan Tekin Abi'nin koluna tutunduğu gibi peşi sıra onu da sürüklemeye başlamıştı. Sanırım alacağı şey sadece bir içecek değildi...

Şezlongların üzerine havluları serdikten sonra birine oturmuş ve kabinlerin bulunduğu o alanı izlemeye başlamıştım. Mısra'nın çıkmasını bekliyordum. Burası bir aile plajıydı. Çocuklar önümden koşarak geçiyordu, biraz ileride de kıyaya vuran o dalgaların yarattığı çamura kendilerini gömmeye çalışanlara gözlerim istemsizce takılmıştı. Gülümsedim aklıma gelen o düşünceyle. Mısra'yla bunu denemeliydik...

Mısra kabinden çıkmıştı. Üzerine giyindiği siyah mayo, beyaz teninin daha da ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Güneşin parlaklığına gözlerini kısmak zorunda kalmış, hafif dalgalı olan saçları da lüle şeklinde yüzüne dökülmüştü. Aramızdaki mesafe azalınca göz göze geldik. Yüzüne bir anda yayılan o gülümsemesine karşılık verirken, saçlarını geriye doğru savurup hızlı adımlarla yanıma gelmişti. Ona oturması için yanımdaki şezlongu gösterdim. Yanıma otursa da etrafa bakınan gözleriyle annesini aradığını anlayabilmiştim.

"Gülseren Hanım ve Tekin Abi bize içecek bir şeyler almaya gittiler."

Mısra'nın bakışları tekrardan beni bulmuştu. Ona elimdeki güneş kremini gösterdim. "Ve annen birbirimizi kremlememizi tembihledi."

Omuzlarını kaldırarak kıkırdayınca gözlerimdeki şirinliğine içim gitmişti. Uzanıp yanağını sıktım. Elimi itse de yaptığıma hâlâ gülüyordu. Tabii ben de öyle...

"Sırtını dön, bacaksız."

Mısra şezlongun ucuna doğru kayıp bana sırtını döndüğünde ben de onun şezlonguna geçmiştim. Kremin kapağını açıp parmak uçlarıma sıkarken, Mısra bir eliyle topladığı saçlarını sol omzuna toplamıştı. Önce omuzlarına, sonra da ensesine özenle kremi yedirmeye başladım. Ensesinden boynuna doğru kaykılan parmaklarımdan sonra Mısra bir anda boynunu ve omzunu elimi sıkıştıracak şekilde kapatmıştı. İlk başta şaşkın bir şekilde ne yaptığına baktım. Birkaç saniyenin ardından fark ettiğim o şeyle de gülmeye başlamıştım. "Boynundan tikin mi var senin?"

Mısra başını çevirip omzunun üzerinden bana baktığında kafasını sallamıştı. Gözlerimdeki o sinsi ifadeyi fark edince yüzündeki gülümseme bir anda soldu. Kalkmaya çalıştığında kolundan tutup, onu kendime doğru çektim. Mısra kollarımın arasına yığıldı. O benden kaçmak için çırpınırken, ben daha çok onun boynuna dokunmaya çalışıyordum. Kahkahaları yükseldi. Öyle ki başını omzuma yaslayarak gülüşlerini durdurmaya çalışmıştı. Birbirimizi hırpaladığımız için yüzüne dökülen saçlarını umursamadan bir yanağına bastırdım dudaklarımı. O zaman beni iten elleri durgunlaşmış ve bir yanağımı bulan eliyle yüzümü okşamaya başlamıştı. Hâlâ gülüyordu bacaksız. Onun neşesine hayran olmamak elde değildi...

Gülüşlerimizin sonlanmasına neden olan şeyse yanımızdan geçen çocukların ahrazmış gibi sesler çıkarması olmuştu. Başımızı çevirip şaşkınca onlara baktık. Üç çocuk denize doğru yürüse de bizi izliyorlardı.

Mısra'nın konuşamamasını taklit ediyorlardı.

Kaşlarımın çatıklığı derinleşirken, benim gibi kollarımın arasında donup kalan Mısra'nın varlığını hissedebilmiştim. Kalbim anlam veremediğim bir duyguyla tekledi. Sanki içime bir kıvılcım atılmıştı ve gözlerime kadar yansımıştı o cehennemin ateşi... Dudaklarımı sertçe birbirine bastırdım. Mısra'yı hafifçe kenara itip ayaklanmaya çalıştığımda, panikle bana tutunmuştu bacaksız. "Bırak beni, Mısra!" diye öfkeyle soludum.

12 GECE | OGÜN ENESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin