Yıl 2025
'Kendin için attığın her adım, farkında olmadan etrafını ve toplumları etkiler.' Öykü GÖKALP
Konferans salonunun kapıları açılmak üzereydi. Dışarıda her kesimden insan onu dinlemek için toplanmıştı. Kulisteki güvenlik kameralarından heyecanla gelen misafirlerin yüzlerindeki düşünceleri anlamaya çalışıyordu. Aslında aradığı şey bambaşkaydı. Mavi gözleriyle büyük monitörde onun gelmesini bekliyordu. Gözleri ekrana bakmaktan yorulmuştu. Hafiften başı da dönmeye başlamıştı ve kendini iyi hissetmiyordu. Koltuğun kollarını sıkmaya başladı. Aylardır bu konferanslara katılıyordu. Onu zorlayan bir sürü konuşma yapmıştı. Hem de kendini çıkmaza sokacak binlerce profesöre büyük bir öz güven ile sunumlar yapmış, devlet adamlarını ikna etmiş ve çelme takacak her meslektaşına akıllıca meydan okumuştu. Peki neden bu kadar heyecanlıydı? Bu soruyu kendine sorarken ellerindeki titremeyi ve terlemeyi hissetti. Etrafında duran organizatörleri neredeyse çok az seçebiliyordu. Bitkin bir halde elindeki dosyaları karıştıran at kuyruklu kıza döndü.
"Sahneye çıkmama ne kadar var?" Dedi elini alnına götürürken. Gözündeki çerçevesiz gözlüğü çıkardı ve masaya bıraktı. Kız dosyalara baktıktan sonra heyecanla sorusunu cevapladı.
"Yarım saat kaldı Öykü Hanım."
"Hava alabileceğim bir balkon var mı?" dedi kısa elbisesinin yakasındaki düğmeyi açarken.
"Tabi ki kulisten çıkınca sağa doğru yürüyün koridorun sonunda terasa açılan bir kapı göreceksiniz. Yardım etmemi ister misiniz?" dedi kız tüm sevecenliği ile
"Teşekkür ederim. Bir su alabilirsem" dediğinde kız sözünü tamamlamasına müsaade etmeden pet şişeyi ona uzattı. Öykü kısa bacaklarını koridorda hızla hareket ettirirken içindeki sıkıntı giderek artıyordu.
Tek korkusu bugün yapacaklarından sonra kötü bir şey olmasıydı. Tekrar o günlere dönmek istemiyordu. Son 1 yıldır her şey istediği gibiyken, çocukluğundaki o cehennem çukuruna düşemezdi. Savaşı bu saatten sonra kaybedemezdi. Tek güvencesi Cem idi. Bugün onu yalnız bırakamazdı. Söz vermişti. Düşerse onu tutacaktı. Düşünceler arasında büyük ve sert kapıyı iterek balkona çıktı. Küçük ama önü açık bir alandı. Rahatlamaya başlamıştı.
Oksijeni içine defalarca çekip pet şişedeki sudan bir yudum aldı. Telefonunun saatine baktı. Hala vakti vardı. Etrafa bakındığında insanların akın akın gelmeye devam ettiğini gördü. Aklına gelen o fikir işe yaramıştı. Hiç olmadığı kadar kalabalık olacaktı. İçinde yeşeren umut, heyecanını bir parçada olsa azalttı. Öykü artık sorunun cevabını biliyordu. Bu her zamanki konuşmadan farklıydı. İçinden çıktığı o insanların karşısındaki ilk sınavı olacaktı. Bir zamanlar kaçmak istediği ve nefret ettiği insanlara ulaşacaktı konuşması. Kimse önemsemeyecekti belki de ama Öykü ve ailesi için önemliydi. Ve tabi dostları için. O an telefonun çalmasıyla düşüncelerden sıyrıldı.
"Efendim Engin."
"Kulise geldim neredesin?"
"Hava alıyorum."
"Geliyorum hemen." Dedi endişe ile.
Engin son dönemlerde yaşadıklarının en büyük tanığı idi. Ankara ayazında o büyük üniversite kampüsünde Öykü'nün acısına ortak olup iyileştirendi. Zamanla hayran kalmıştı onun azmine ve zekasına. Kimse onu görmezken Engin onu görünür kılmıştı. İçten içe seviyordu bu inatçı kızı. Öykü ise bırakın sevmeyi sevgiyi düşünmeyi bile yeni yeni kabulleniyordu. Ama o da hayrandı Engin'e. Bambaşka iki hayatları olsa da onun merhametine ve tüm tabuları yıkan sevgisine minnettardı. Tanıdığı erkek profiline uymuyordu, fakat onunda hataları olmuştu zamanında. Yine de Cem ile kıyaslanamazdı. Aklı hala ondaydı. Gelecek miydi? Söz vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZ-Kardeş
ChickLitHayat tüm beklentileri karşılayabilir, eğer siz kendinize güvenirseniz. Her şey sizsiniz ve sizin eliniz ışığın tek var oluş kaynağı. Güvenin. Kendinize ve başarabileceklerinize güvenin. Sizi görmezden gelmelerine müsaade edin ki, kendilerini görünü...