Bölüm 5: Anılardaki Gerçeklik

68 4 0
                                    

Yıl 2025

'Cem'

"Öykü Hanım konferans başlamak üzere. Dilerseniz son kontroller için sizi kulise alalım." Dedi kadın yavaşça olduğumuz merdivenlerin başına gelerek. Beni daldığım boşluktan çıkaran o ses ile karşımda duran o güçlü kadına hayranlıkla baktım. Bana rağmen, benim karşımda ve hala yanımda duran o küçük kız, artık sessizliğini sonsuza dek bozmuştu. Seçtiği yer ise tam olarak bizim geçmişimizdi.

"Yerine geç istersen birazdan sahnede olacağım." Dedi arkasını dönerken. Acele etmeliydim, kuş kafesten kaçmaya hazırlanıyordu.

"Bir saniye ver bana Öykü, sadece bir saniye, sormam gereken bir şey var." dediğimde kolundan sertçe tutup kendime çevirmiştim onu. Titreyen bedeni avuçlarımda sıkışmışken, korku dolu gözleri yıllar sonra tekrar bulmuştu beni. O evin odasındaki küçük kızın acı çeken ruhu vardı karşımda. Güçlü ama bir o kadar da korkak. Belleğine kazınan o korkunun adı ise Cem idi ve bunu ellerimle işlemiştim ilmek ilmek.

"Seni dinliyorum fazla vaktim yok" dedi kolunu ellerimin arasından hızla çekerken.

"Bu davetlileri özel olarak seçmişsin. Semih Leyla'dan duymuş. Hepsi bizim eski mahalledeki komşularımız. Neler oluyor Öykü?" dediğimde hafif bir gülümseme belirdi yüzünde. Mavi gözlerinden dışarıya fışkıran gurur ise korkutmuştu beni.

"Çocuklarının yanına git ve gecenin keyfini çıkar abi. Hepinize büyük ve eğlenceli bir gösteri hazırladım." Dedi ve arkasına bakmadan dimdik geçti koridorları. Öylece bakmakla yetindim arkasından. Bir süre sonra bana doğru gelen görevli tüm dikkatimi dağıtmıştı. Kulağındaki kulaklık vasıtasıyla birilerine direktifler yağdıran adam yanıma ulaştığında, peşine takılıp büyük salona ilerlemeye başladım.

Beni neyin beklediğinden habersizdim. Sarı ışıklarla aydınlatılan solana vardığımda, koltuklara yerleşmiş merakla başlama saatini bekleyen kalabalığa takıldı gözlerim. Mahalleden tanıdığım pek çok yüz gözüme ilişti. Çoğu benimle büyüyen, pek çoğu ise camdan hayranlıkla izlediğim adamlardı. Yanlarındaki aile üyeleri ile mutluluk pozu veren her bir erkek benim bir kopyamdı. Kimisinin süngüsü düşmüştü, kimisi ise eski kararlılığından halen ödün vermiyordu. Bazıları yaşlanmıştı. Hayran olduğum o delikanlılar artık birer ihtiyardı ama yine de meraklarından bir şey kaybetmemişlerdi. Yargılayan gözleri ile etrafı süzerlerken tüm hareketlerinde tanıdık bir şeyler buldum. Kendimi izliyordum. Gençliğimi onlara yaranabilmekle geçiren ben, gördüğüm tablodan iğrenmiştim. Öykü'nün neden davetlileri özel olarak seçtiğini anlamıştım. Bu gece hesaplaşma vaktiydi. Bedeni ve ruhu, açılan yaraların bedelini almaya hazırlanıyordu.

Korku bedenime daha fazla hücum ettiğinde en ön sırada oturan çocuklarımı gördüm. Derin bir nefes aldım. Onlar burada iken aklıma gelen trajedileri yapmaya cesaret edemezdi. Her ne planlıyorsa Burak ve Eylül onu izlerken olmazdı. Benimle olan en büyük savaşını bile onların geleceği için vermişken yapamazdı. Ben kendi çocuklarımın gözü önünde onca şey yapmışken o yapmazdı.

"Cem Bey sizi yerinize alalım, kardeşiniz çıkmak üzere." Dedi kız yanıma geldiğinde.

"Tamam, neresi?" dedim şaşkın gözlerle bakarken. Bir pot kırıp Öykü'yü ve çocukları küçük düşürmek istemiyordum. Kız usulca çocukların yanını göstermişti. Burak ve Eylül yanlarına yaklaştığımda eğlenceli sohbetlerinden kendilerini alamamış ve benim geldiğimi fark etmemişlerdi bile. Engin yine oradaydı. Eylül ve Burak'ın hemen yanında onlara espriler yapıyordu. Kaşlarımın çatıldığını hissettim. Eylül'ün yanındaki koltuğa usulca oturmak için bir adım attığımda boğazımdan gelen hırıltı ile kendimi belli etmiştim. Sonunda beni fark eden biri olmuştu. Burak benimle göz göze geldiğinde birden ayağa kalkmıştı. İşte o an Engin ve Eylül de benim varlığımı hissetti. Yüzleri bir an da düştü. Beni görmek istemiyor gibilerdi. Yavaşça Eylül'ün yanına otururken Burak'ın omzuna dokundum.

"Otur oğlum otur." Dediğimde Eylül'ün en az Burak kadar beni umursamasını isterdim. Ama o benimle olmaktan mutlu değildi. Korku ve çekince, kendi kızımda uyandırdığım tek duygu idi.

"Kızım ne güzel olmuşsun." Dedim onu süzerken. Artık bir genç kız babası idim. Bir genç kız büyütmüştüm, şimdi sıra ondaydı. Zaten Öykü'nün de en büyük korkusu bu değil miydi? Eylül'ün onun gibi büyümesi. Ama onu halası yetiştirmişti ve bana pabuç bırakmayacak kadar kararlıydı. Arkasında da armut dibine düşerken Öykü'nün son anda kurtardığı Burak vardı.

"Teşekkür ederim abim seçti elbisemi" dediğinde Burak ile göz göze geldim. Tek kaşımı kaldırdığımın bile farkında değildim.

"Şaşırdın galiba. Doğru bu senin 'abilik' kavramına ters." Dedi Engin. Gözlerindeki nefret ve kin beni rahatsız etmişti. Eylül'ün yüzündeki utanç bana olan belirsiz duygularının dışa vurumu gibi idi. Seviyordu ama bir o kadar da benden kaçmak istiyordu. Benimle yaşamak, aynı evi paylaşmak istemiyordu sanki. Ona bir hak tanınsa Engin'in kızı olmak isterdi. Bu adama öfkem de bundandı zaten. Hayatımıza girdiği günden beri ailemdeki tüm kadınları kendi tarafına çekmişti. O an Burak'ın yüzünde beliren korkuyu ve üzüntüyü gördüm. Bu ailede benden çekinen tek kişi o idi artık. Kendi ayakları üzerinde durmaya hazırlanan oğlum, eski benin en büyük tanıklarından biriydi. Beni her şeye rağmen seviyordu ve değişebilmem için elinden gelen en büyük çabaları verirken bile karşımda korkusuzca dikilmişti. O an Öykü'yü anons eden moderatörün arkasından büyük bir özgüven ile gelen kardeşimi gördüm. Salonda büyük bir alkış tufanı var iken ben, parmaklarımı kırarcasına ellerimi sıkıyordum. 'Neden bu kadar takıntılığım bu duruma?' diye düşündüm. Kardeşime baktığımda neden başka şeyler göremiyorum? Öfke beni esir alırken kulağımda yine annemin sesi çınladı. Karakterimi şekillendiren annem.

Bu takıntılı ruh halimin müsebbibini tanıyordum artık. Aramızdan yıllar önce ayrılan annem, beni tüm yanlışlarımla ve doğrularımla var etmişti. Ondan kurtulabilmek de pek mümkün gözükmüyordu. Kafamın içindeki sesi bastırmalıydım.

Gözlerimi kapatıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Öfke, avını derin sularda bekleyen köpek balığı misali kan kokusu arıyordu. Onun sonsuza kadar derinlerde kalması lazımdı. Sakinleş Cem, sakinleş...

"Hepinize bu güzel günde yanımızda olduğunuz için teşekkür ederim. Umarım gün sonunda herkes evine mutlu döner. Hazırsak başlayalım." Dedi Öykü gözlerini bana diktiğinde. Kenetlenmiş gibiydim. Mazi de kalmasını dilediğim tüm anılar ise orada beni bekliyorlardı. Kendimi tekrar o sokakta ve kan gölünün tam ortasında buldum. Reyhan Ablanın katledildiği o gün. Her şeyin başladığı o gün... Oradayım. Mahallenin tam ortasında Öykü'nün korkuyla bana sarıldığı o anda. Tekrar başlayalım öyleyse...

KIZ-KardeşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin