Yıl 2004-2005
'Ergenlik'
Sevgi insanlara bahşedilmiş en büyük servet iken, yaratılışımıza kodlanmış öfke ile lanetlenmiş ruhlarımız. Var oluşumuzdan beri içimizdeki dürtü sel şiddete karşı koyamıyoruz. Benliğimizin hep bir adım önünde insanlığın en büyük suçu.
Öfke ve şiddet, sevgiye tutunarak, hayatta kalmaya çalışan bir parazit gibi var ediyor kendini, yaşadığımız o evlerin içerisinde. Ellerimizin arasında ufacık bir kıvılcım ile harekete geçmeye hazır üstelik.
Söz de yer yüzünün en gelişmiş varlıklarıyız. Tüm kuralların üzerinde ulaşılmaz egolarla yüklü zekamızla övünerek böbürlenen zavallılarız mavi gökyüzünün altında. İnsanız güya, tüm hayvanlardan daha ilkel davranışlarımız ile.
On bir yaşında maruz kaldığım şiddetin arasında tanıdım Dünya'nın ne kadar acımasız bir yer olduğunu. Birilerinin doğrularından sapar ve kurallarını çiğnersen, güçlü olanın elleri arasında can verebilirmişsin. En güvendiğim, aynı can da hayat bulduğum diğer yarım öğretti en acı şekilde. Mahallenin ortasında görünmez bir kara duman misali yükselen kadın çığlıklarına benimki de eklenmişti. On bir yaşındayken annem ve abimin istediği kalıplardan çıkarsam başıma neler geleceğini görmüştüm. İki kardeş arasındaki her hangi bir kavga değildi yaşanılan. Bu hastalıklı bir düşüncenin en acımasız bir şekilde gerçeklere büründüğü bir suçtu. Akıl almaz olan korkunçluk ise şiddetin en büyük öğretici olduğuna inanan annemdi. Kendisinden bir parça taşıyan iki tohumun da kargalara yem olmasını izliyordu, sessizce bir köşede.
"Öykü uyumadın mı daha?" dedi annem kapıdan başını uzatarak. Saat neredeyse on ikiye geliyordu. Cem daha gelmemişti ve annem de onu bekliyordu uykulu bedenine karşı koyarak.
"Ders çalışıyorum anne yatarım şimdi." Dedim yazı yazdığım defteri kapatırken. Pencerenin önündeki masamda sonbaharın son günlerinde çıkan o keskin rüzgârın tınısını dinliyor ve Tuğrul amcanın benim için hazırladığı matematik sorularını çözüyordum.
"Yoruldun artık güzelim hadi dinlen, yarın çalışırsın kalanına." Dedi annem yanıma geldiğinde. Odamın penceresinin kenarında duran çalışma masamdaki pozisyonumu yatağıma oturan anneme çevirdim.
"İlk dönem bitmek üzere anne sınava az kaldı. Çalışmam lazım."
"Hasta olacaksın diye korkuyorum yeter bu çalışma harap ettin kendini. Mahalledeki lisenin suyu mu çıktı?"
"Fen lisesine gitmek istiyorum ben. Eğitimi daha iyi, belki özel okulların sınavını da kazanırım. Meslek sahibi olmak için bu şart."
"Abini de ikna ettin, koşar adımlarla gidiyorsun. Hadi hayırlısı bakalım."
"Sen hiç mi istemiyorsun benim başarılı olup iyi bir meslek sahibi olmamı?" dedim cevabını merakla beklerken
"İstiyorum tabi kızım istemez miyim? Ama korkuyorum. Bak Süheyla ablana elin memleketlerinde bir başına. Gitmeden de mahallede bin türlü söylenti çıktıydı. Abini nasıl tutarım ben sonra?"
"Sen abimi hiç tutmadı ki anne." Dedim önüme dönerken. Karanlıkta yanan gece lambamdan süzülen ışıkla dışarı çevirdim başımı. O günü hatırlamıştım yine. Acıyı yüreğimde hissettim bir kez daha. Yüzümde şiddetle son bulan eller bir daha kalkmamış olsa da baskı ve kurallar devam etmişti o geceden sonra. Tüm yazı evde geçirmiş, Tuğrul amca ile olan derslerden uzak kalmıştım. Süheyla abla ise gidene kadar, inatla her gün yanıma gelmiş, Leyla ve beni bizim evimizde ders çalıştırmıştı. Mahalleden hiç kimse o gece bizim evde neler yaşandığını bilmese de Süheyla abla bazı şeyleri sezmişti. Bu nedenle bizlerle geçirdiği son yazı Cem'i göz hapsinde tutarak geçirdi. Abimle olan her karşılaşmasında ona laf çarparak suçlu olduğunu defalarca yüzüne vurmuştu. Belki de geçen bu iki yılda Cem'in bana el kaldırmamasının arkasında Süheyla ablanın sözleri vardı. O da yurt dışına gidince iyice yalnızlaşmıştık. En çokta Cem. Tüm bedenini yanlış bir yöne çevirmişti yine. Canavarın kaybolmadığını biliyordum ve bir gün sessizliğini bozacağından adım gibi emindim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZ-Kardeş
ChickLitHayat tüm beklentileri karşılayabilir, eğer siz kendinize güvenirseniz. Her şey sizsiniz ve sizin eliniz ışığın tek var oluş kaynağı. Güvenin. Kendinize ve başarabileceklerinize güvenin. Sizi görmezden gelmelerine müsaade edin ki, kendilerini görünü...