Bölüm 12: Son Söz Kimin?

58 2 0
                                    

Okuldan çıkıp Mahmut abinin yanına gitmek için hep beraber mahallenin sokaklarında ilerliyorduk. İçimdeki korku giderek büyürken etrafımı kolaçan etmekle meşguldüm. Bunun tek nedeni vardı. Cem.

Yabancı bir erkekle yanımdaki tüm kalabalığa rağmen kahveye girecektim. Bu mahalle düşünülürse Sıla ve Uluç'a rağmen, Leyla ya da benim adımız dedikodu kazanlarının içinde kaynamaya başlayabilirdi. Mümkün olan bu teori ise hemen Cem'in kulağına gidebilirdi.

"Öykü dudaklarını yemeği bırakıp sakinleşir misin artık?" dedi Leyla

"Elimde değil çok korkuyorum."

"Neden korkuyorsun kızım, saçmalama. Abin o kadar da cani değil. Aylardır yaptığı gibi biraz bağırır sonra sakinleşir." Dedi Leyla. Haklılık payı vardı elbet. Uzun zamandır tam anlamıyla şiddetli hiçbir kavgamız olmamıştı. En fazla sesi yükselir olmuş ve her seferinde öfkesini dizginlemeyi başarabilmişti. Ama içimdeki korku kapanı Barış'ın varlığı ile giderek artmıştı. Elimde değildi. En sonunda istediği Öykü olmuştum. Ondan deli gibi korkuyordum. Gençlik heveslerim korkuma rağmen aklımda dolansa da gözlerimin önüne hep o gece ki Cem silueti geliyordu. Çatık kaşlar ve bedenimde son bulan tokatlar. Bilinçaltımda saklanmaya çalışan ama hep tazeliğini koruyan o anı, beni gerçek Dünya'dan koparıyordu.

"Leyla, mahalledeki dedikodu cadıları bir yerde bir laf ederde Cem'in kulağına giderse biterim ben." Dedim titreyen ellerimle Leyla'nın kolunu sıkarken

"Öykü alnında mı yazıyor âşık olduğun nereden bilecek insanlar."

"Şu halimize bak ya sen ya ben o cadıların ağzına dolanacağız. Sokakta hiç tanımadığımız bir erkek ile yürüyoruz."

"O da artık mahalleden, ayrıca Uluç ve Sıla var yanımızda. Hem sen benim koluma girmiş arkadan yürüyorsun, Barış'ın kolunda değil. Kim ne dedikodusu üretebilir?"

"Off bilmiyorum. Haklısın ama- "

"Aması falan yok, sakin ol biraz. Bir anda ne oldu sana Öykü? Süheyla ablanın sözünü hatırla. Cesur olan sensin ama o cesareti kaybetmiş gibi davranıyorsun, kendine gel."

"Evet. Ne demişti giderken, 'Korkmak korkulacak anılar yaşatır. Adım atmaktan korkmayın ve hayallerinizi takip edin.' Dedik ikimizde aynı anda. "Hadi gidelim." Dediğimde kahvehanenin önüne gelmiştik.

Mahmut abi bizi görünce kapıyı açmıştı. Uluç ve Barış Sıla'yı takip ederek içeri girmişti. Ben ise camın arkasındaki Cem'e bakıyordum. Ne kadar cesur olduğumu iddia etsem de karşımdaki o gözleri her gördüğümde öğretilmiş dürtülerimle hareket etmek zorunda gibiydim. Bir işaret ile onun onay vermesini beklerken, o kapıya doğru yürümeye başladı. Ellerini belinde birleştirmişti. Açık kapının eşiğine geldiğinde gözlerine bakamamıştım. Kalp atış hızım bu sefer korkudandı. İnsanların içinde kızmayacağına olan inancım beni ayakta tutarken bir anda göz göze geldik. Bana yukarıdan bakarken gözlerinden çıkan ateş topu öfkesinin dinmediğini belli ediyordu.

"Gir içeri" dedi başıyla işaret ederek. Hızla içeri girdiğimde özenle hazırlanmış kahvaltı masasını gördüm. Mahmut abinin aklına geldiği belli idi.

"Herkes geldiğine göre artık başlayabiliriz." Dedi Mahmut abi ve masaya geçti. Ben ve Cem hariç herkes yavaş yavaş sandalyelere otururken Cem yanıma gelip kolumu tuttu.

"Yanımdan ayrılmayacaksın bir daha, evde konuşacağız senle. Yürü!" dedi kısık sesle. Benden başka kimse onu duymamıştı. Leyla bile farkında değildi arkadaki korku kapanında sıkışıp kaldığımın. Fark etmesini de istemiyordum. Güçsüz olduğuma daha fazla şahit olmamalıydı. Bu utanç vericiydi.

KIZ-KardeşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin