Bölüm 4 : Kırmızı Damlalar

104 3 0
                                    

Yıl 1998

"Öykü"

Dünya Güneş'i kovaladı önce kendini takip ederken. Ay'ın izlediğinden habersizdi Güneş. Dünya sakladı onu gölgesinde saatlerce ve zamanı geldiğinde ışığında huzur bulmak için özgür kıldı karanlık gecenin ortasında. İnsanoğlu asırlar boyunca izledi bu imkânsız aşkı. Dünya değişti, felaketler ve trajediler peşi sıra geldi, hükümdarlıklar kuruldu ve yıkıldı. 'Yıllar'dedi bu döngünün adına bir gün insanoğlu ve devam etti bir film sahnesini tekrar izlermişçesine. Ben ise ufacık bir parçası oldum bu gizemin. Her gece küçük penceremden izlerken gökyüzündeki muammayı, yavaş yavaş benimsemeye başladım içimdeki acıyı. Babasızlığı.

Yıllar geçti, ben büyüdüm, Cem alıştı. Annem içine gömdü sevgisizliğini ve ayak uydurdu düzene. Okullar açıldı kapandı. Mevsimler değişti hiç durmadan. Ve bir gün o an gelip çaldı kapımızı. Benim kendimi bulma savaşımın ilk zili duyuldu. Gizlenen tüm kavgaların sessiz başlangıcı olacağından habersiz, mutlu ve sevinçli idim. Okulun kapısından girerken ilk ve son kez beni okula bırakan annemi gördüm bana en uzak, en kuytu köşede. Kalabalıktan olabildiğince kaçarken el salladı gülümseyerek. O gün başladı serüven. Öykü olarak var oluşumun adımlarını büyük demir kapıdan girerek başlatmıştım. Hiç durmayacaktım. Minik ayaklarım bilmese de nereye koştuğunu yıllar sonra anlayacaklardı.

Gücü hissetmek için önce güçsüzlükle mücadele etmeniz gerekir. Güçsüzdüm her adımda ama biliyorum şimdi asıl gücümün ne olduğunu. Pes etmemek. Kendini kendine rağmen var edebilmek.

Hayata karşı inatlaşmam şu an karşımda duran abime karşı savaşımla başlamıştı o yıllarda. İçimdeki gücü çıkaranda sevgisizlikle suçladığım abimdi. Mahallenin karanlığı üzerimize çökmeden evvel iki kardeş mutluyduk. O sesle önce annem ışığını korkularına esir etti, sonra Cem'i sarmaladı öfke ve ben kayboldum acılar içinde. Mahalledeki o olaya kadar kahkahalar vardı evimizde, tıpkı okuldan ilk geldiğim gün ki gibi.

"Benim kızım okullu oldu bugün, bak ben sana ne yaptım." dedi annem mutfaktan elinde bisküvi tatlısı ile gelirken. Mutluydu. Benim okula gitmem onu gururlandırıyordu. Belki de yapamadıklarını hayal ediyordu. Ortaokuldan sonra okutulmamış ve daha on altısında evlendirilmiş bir kız çocuğunu hatırlıyordu her bana baktığında. Ama korkuları, onlar zamanla içine işleyen küf tutmuş tabularını gün yüzüne çıkarmıştı. Mahallenin kuralları ile Cem'i doldururken beni hapsetmişti bu küf tutan tabular arasına. İnatla savaşmam ise kötü tohum yapacaktı beni Nimet hanımın nezdinde ama, o an annem gururluydu benimle. Cem de öyle.

"Anne Öykü hiç ağlamadı bugün. Tüm sınıf arkadaşları cıyakladı bütün gün koridorlarda ama Öykü hiç ağlamadı. Yanıma bile gelmedi." Dedi Cem kazağını üzerine geçirirken. O artık evin reisi olmaya alışmış kahve de Mahmut abisine yardım edip ailesini korumayı görev edinmişti kendine. Üstesinden geliyordu da on bir yaşına rağmen. Okulda dersleri de iyi sayılırdı, fena değildi en azından. Öğretmenleri biraz asılırsa Anadolu Lisesi sınavlarını kazanabileceğini söylemişlerdi ama o boş zamanlarında ya top oynar ya da o çok sevdiği kitaplarını okurdu. Annem ise üzerine düşmez "Adam olacak çocuk çalışmadan da kendini kurtarır" derdi. Cem için söylediği her şeyi zamanı gelince sessizce ben yapacaktım.

"Okulu sevdim çünkü. Hem sen de her zil çaldığında kapının önündeydin." Dedim annemin önüme koyduğu tatlıdan alırken.

"Aferin benim kızıma. Hadi bakalım anlat bana neler yaptın okulda bugün?" dediğinde ağzımdaki lokmaları bitirmeden heyecanla başladım anlatmaya. Öğretmenimin güzelliğinden sınıf arkadaşlarıma kadar doluydu içim. Bir çırpıda döküldü bir şelaleden akan sular gibi kelimeler. Oynadığım oyunları ve söylediğimiz şarkıları küçük odamızda annemin ve abimin kahkahaları arasında sergiledim tek tek. Bir çocuğun mutluluğu sindi tüm evin odalarına. Aydınlandı ortalık ve gökkuşağı belirdi köşede birden. Mutluyduk biz. Cem'in bana sarılışı ile son bulan büyük bir haz vardı içimde. Bu konferans salonunda hatırladığım o anı ile karşımda saçlarına ak düşen Cem'e sarılmak geldi içimden. Ama zincirlerle bağladım isteklerimi. Zamanı var Öykü, her sevginin zamanı var... ödüllendiremezsin onu yaptıklarını doğrularmışçasına. Tekrar hatırla o anı. O içini korkutmaya hazırlanan zamanları. Hatırlıyorum. O evin içinde okulun ilk günündeyim şimdi...

KIZ-KardeşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin