Olduğum yerde dizlerimin bağı çözüldü. Ayağa kalmadan olduğum yerde durdum. Omuzlarımı düşürüp durdum. Boğazımdan çıkan korkunç hıçkırıklarla ağladığımı yeni fark ettim. Tekrar başımda durdu ve kalkmam için elini uzattı. Öfkeyle gözlerimi kısıp ayağına tekme attım ve o da yere düştü. Gözyaşlarımın arasından kahkaha atıp elimi kafamın altına koyup sırtüstü tamamen yere uzandım. Anlam veremediğim bir şekilde o da yanımda yere uzandı.
"Sinirini atabildin mi?"
"Hayır."
"Beni dövmek ister misin?"
"Hayır."
"Yolun ortasında yerde uzanıyoruz farkında mısın?"
"Evet."
"Görenler iki tane ruh hastası sanacaklar."
"Değil miyiz."
"Öyleyiz."
"Öyleyse sorun yok."
"Hayır var. Birincisi o adamlar ve devamı, ikincisi biraz daha burada böylece dursak gelecek olan ruh sağlığı çalışanları-ki onlar da hastaneye kapatmak için gelecek-, üçüncüsü de ben yanından uzaklaştığım an etrafta yanına gelmek için can atan uyuşturucu bağımlıları. Bu yüzden evinde ağlaman daha sağlıklı. Hadi kalk."
Doğruldu ve oturur pozisyon geçti. Ben ise istifimi hiç bozmadım.
"Beni duydun mu?"
"Evet."
"Dinledin mi?"
"Hayır."
Ters bir bakış attı. Beni ayağa kaldırmak için bana uzanınca hemen kendimi geriye çektim.
"Uzak dur benden!"
"Eğer ayağa kalkmazsan bu söylediğin mümkün olmayacak."
"Def ol git yanımdan o zaman."
"Hayır."
Ayağa kalktı ve başucumda dikildi. Ağlamam daha da şiddetlendi.
"Rahat bırak beni!"
"Ayağa kalkar mısın?"
Bıkkınlıkla burnumu çektim ve olduğum yerde doğruldum. Ellerimi çırpıp gözlerimi sildim. Uzattığı elini hiçe sayarak yerden destek alıp ayağa kaktım. Başım dönüyordu ama bunu ona çaktırmamaya çalıştım. Ellimi ve üzerimi tekrar çırptıktan sonra yürümeye başladım. Hala ona güvenmiyorum. Peşimden geldiğini ayak seslerinden anladım.
"Nereye gidiyorsun?"
"Sana ne!"
"Sana bu soruyu son kez soruyorum! Nereye gidiyorsun?"
"Bilmiyorum! Rahatladın mı? Umurumda değil. Şimdi beni rahat bırak."
"Hayır."
Birden durdum arkamı döndüm. Ona baktım.
"Telefonumu ver."
"Elbette. Evine seni bıraktıktan sonra."
"Bu dediğin olmayacak."
"İddiaya girmek ister misin?"
"Hayır."
"Ben de öyle düşünmüştüm."
"Ne düşündüğün beni ilgilendirmiyor. Telefonumu ver!"
"Vermeyeceğim."
"Pekâlâ, verme. Karakolda görüşürüz. Hım, hırsızlığın cezası neydi acaba?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ VE SU
ChickLit"Pekala biri seni böyle sıkıştırsa ne yaparsın mesela?" Beni tekrardan sıkıca çekip duvar ve kendisi arasında iyice sıkıştırdı. Bacakları bacaklarımı engellerken ellerimi de tutup duvara yasladı. Onu baştan çıkarmak istercesine fısıldadım. Yüzüne ya...