3. Bölüm

489 37 12
                                    

Bu Ateş'in sesiydi. Arkamı dönmemle banyodan yeni çıkmış olduğunu haykırırcasına üstündeki tek üstünü örten şey belindeki havlu olan üstünde minik su damlaları olan kaslar ha bir de gülmemek için ısırmaya çalıştığı dudağıyla bir Ateş duruyordu. Hızla gözlerimi kapadım çifte duble rezillik. Harika. Gözlerim kapalıyken ellerimi teslim olurmuşçasına iki yana açıp yumruklarımı sıktım. "Ne?" dedim ona.

"Yakışmış."

"Çok komik sen önce git bir kendi üstüne bak."

"Ne varmış benim üstümde?"

"Sorun da bu ya. Üstünde bir şey yok."

Cümlelerimi söylerken gözüm kapalı bir yerlere çarpmamaya çalışarak salondan çıkmaya çalışıyordum. Merdivenin başındaki kolona çarpınca gözlerimi acıyla açtım. Arkama kaçamak bir bakış atınca ıslak tek havlulu ve kahkaha atarak keyifle karışık bir halde beni izleyen bir Ateş gördüm. Gülüşü güzelmiş. Hızla önüme dönüp odaya çıktım. Kapıyı kapatıp kendimi yatağa attım ve örtüyü kafamı tamamen kapatacak kadar yukarı çektim üzerime baktığımda onun t-shirt'iyle olduğumu fark ettim hızla onunkini çıkarıp kendi kazağımı giyindim. Kapıyı tıklatıp içeri girince suratına bakmadan elimdeki t-shirt'i ona doğru attım hemen sonra da kapı kapandı zaten. Rezilliğin en üst seviyesindeydim. Kırmızı suratımı yastığa tüm gücümle bastırdım. Şu an kafasını kuma gömen bir deve kuşu gibi hissediyorum. Kafam kalsın orada... Hay kafamı... Uykuya dalıp bu rezilliğimi unutmak için dualar etmeye başladım.

Derin bir nefes alıp ufak bir haykırışla gözlerimi açtım. Kabusumdan gök gürültüsü sesiyle yerimden sıçrayarak uyanmıştım. Ellerim hala titrerken gözümdeki yaşlar benden bağımsız olarak süzülüyordu. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım, sakinleşip o iğrenç kabusun etkisinden çıkabilince tekrar odaya girdim. Yatağın üstünde biraz oturduktan sonra kalkıp dışarıdaki yağmuru izledim. Kapıyı tıklatıp içeri girince başımı ona çevirmemeyi düşündüm ama sonra vazgeçip derin bir nefes aldım ve çatılı kaşlarımla ona döndüm. Elinde bir tepsi vardı.

"Şimdi biraz işlerim var. Dışarı çıkacağım. Uslu duracağını düşünüyorum. Eğer söz dinlemeyip uslu durmamış olursan seni geldiğimde bağlamak zorunda kalırım. Bunu istemeyeceğini düşünüyorum. Bu yüzden uslu bir kız olup rahat duruyorsun. Evde yaptığın saçma sapan aptallıklarınla döndüğümde uğraşmak istemem. Benden tavsiye: kaçman imkansız boşuna uğraşma yoksa sen zararlı çıkarsın. Anladın mı beni?"

Sinirle kafamı salladım. Hah emin ol dediğini yapacağım. Kaçamazmışım. Hah! Bir an önce buradan kurtulmalıyım. İçinde yemek su vesaire şeyler bulunan tepsiyi bırakıp çıktı. Çıktığı an öfkeyle dediklerini taklit ettim.

"Oğor oslo dormozson sono boğlarım."

Arkamı dönüp derin bir nefes aldığım an kapı açıldı. Dehşete gözlerimi kapadım. Hayır bu olmadı... olmadı.

"Ne dedin sen?"

"Ne demişim ben?"

"Bence bu evin alanı sana fazla geldi. Hâkimiyet alanının daralması gerek. Tek şansın var, eğer geldiğimde seni uslu görmezsem gerçekten bağlarım. O adamların elinde kalmak daha mı hoştu yoksa... Masum biri olduğunu düşünüp şans veriyorum kullan bunu."

Kapıyı sertçe çarptı. Bir de özür diletseydin ya. Ahh çok teşekkür ederim sevgili kralım. Bir yandan gerçekten de en azından öldürmediler. Anlaşmaya sadıklar diye düşünmeden edemedim. Eğer o adamların elinde kalsaydım... Derin bir nefes aldım. Aptal hislerimle haraket edemem. Bir an önce olan yapıp kaçmalıyım. Biraz sonra evin kapanma sesi, anahtar ve kilit sesi geldi. Sonrası sessizlik... Yalnız kaldığımdan emin olmak için kısa bir süre bekledim. Emin olunca vakit kaybetmeden aşağı indim.

ATEŞ VE SUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin