17. Bölüm

213 23 4
                                    

Kulaklığımı takmış müzik dinlerken misafir köpeği gezdiriyordum. Ah tatlı şey, senin de sahibini bir türlü bulamadık. Bir haftadan daha uzun bir süredir sürekli buraya gelip yürüyüş yapıyor ve köpeğin sahibini arıyordum. Beni oradan oraya sürüklüyordu. Sert bir bedene çarpmamla durdum. Kafamı yukarı kaldırmamla gözlerimin kocaman açılması bir oldu. Yok. Hayır! Yok daha neler. O değil. Değil mi? Olamaz. Olabilir mi? Hayır. Ama çok benziyor. Ne saçmalıyorum ben? Yıllardır görmüyorum onları. Karşımdaki Emre'ye çok benziyordu. Emre, Özge o ve ben dört çocukluk arkadaşıydık ama dağılmıştık. Başka şehirlere. Ayrılmıştık. O dediğim kişi... Bir kişi daha var o. İçim acıdığından söyleyemiyordum. İlk aşkım, ama boş versene. O da emre değil zaten. Emre de benim abim gibiydi ve Özge ile birbirlerini seviyorlardı. Unut gitsin. Hatırlamamın kimseye faydası yok ve o da Emre değil. Öldüler mi, nasıllar? Hiçbir şey bilmiyordum haklarında. Bildiğim tek şey onları çok özlemiş olmam ve özlememin onları getirmeyeceğiydi.

"Bu köpek, senin mi?"

"Ha-hayır. Senin mi?"

"Arkadaşımın. Onu arıyoruz günlerdir."

"Ben de sahibini arıyordum. Neyse bulmuş oldum."

Zoraki gülümserken gözlerim doldu. Alışmıştım. Ama her zaman olduğu gibi ondan da ayrılacaktım. Tasmasını sahibine uzattım. Alınca da arkamı dönüp birkaç adım attım. İçimden o değil diye düşünürken "Damla!" diye seslenince kalbime bir şeyin battığını hissettim. Eski ismim ama babam ismimi bile değiştirip burası ile olan tüm bağımın kopmasına neden olmuştu. Tamamen izimizi kaybettirmiştik. Neden mi? Çünkü babam savcı ve bulaştığı işler... fakında olmadığımı sansa da eski saf damla değildim artık ve tehlikeli işlere giriştiğinin de farkındaydım.
Konuya dönecek olursak eski ismimi bilen sadece üç kişi vardı, ailem hariç. Bulunduğum yere çivilenmiş durumumdan kurtulup arkamı döndüm ve koşup Emre'ye sarıldım. Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken o da bana sıkıca sarıldı. Bedeni, taş kesilmişti. Bir banka oturduk ama ben ona sülük gibi yapışmış durumdaydım. Genç olgun bir kız filan değildim. Ailem yüzünden öldürmüştüm çocukluğumu ben. Ve şimdi o küçük kız çocuğu abisine sarılıyordu.
On tane kocaman üç yüz altmış beş gün. Yaklaşık on yıl olmuştu onlardan ayrılalı ve buldum. İmkânsız değilmiş. Geriye Özge ve volkan kaldı ama onlar, sanmıyorum bulamam. Biraz sohbet ettik ama onun gitmesi gerekliydi. Beni evime bırakmayı teklif etti ama reddettim. Numaralarımızı birbirimize verdikten sonra vedalaştık ve o gitti. Kulaklığımı takıp müzik açtım ve karşımdaki dalgaları seyrettim. Hep buraya düşerim diye korkardım. Yüksek bir yerin yanından geçerken, burada yürüyüş yaparken dengemi kaybedip suya düşmekten çok korkardım. Biraz oturup kafa dinledikten sonra eteğimi düzeltip ayağa kalktım ve kulaklığımdan müziğin sesini en yükseğe ayarlayıp yürümeye başladım.
Ateş'in Ağızından:
İşler bitti. Hızla arabama doğru yürümeye başladım. Evime gitmek ve kafa dinlemek istiyorum. Gerçi evde de yapmam gerekenler var ama orada huzur var en azından. Bir de bulmam gereken bir baş belası. Su. Bir elime geçirirsem onu. İntikamımı alacağım. Birden benden küçük bir bedene çarptığımı fark edince hemen yana döndüm. Kahretsin! Kim olduğunu anlayamadığım bir kıza çarpmıştım. Kız çarpmamın etkisiyle ufak bir bağırış eşliğinde kenara savruldu ve kısacık engele çarpıp suya düştü. Bu kızın Su olduğunu anlamamla gülmeye başladım. Şerefsiz şansına sahip olabilirim. Keşke başka bir şey isteseymişim. Gerçi bundan da gayet memnunum.
"Ne yaptın lan? Çıkar beni buradan! Ohhö öhhö. Ah! Ayağım. Yüzemiyorum."
"Neden böyle bir şey yapayım?"
Soğukkanlılıkla konuşurken intikamın tadını çıkarttım.
"Senden gelecek yardım Allah'tan gelsin."
"İmdat!"
Gerçekten yüzemiyor sanırım. Ayağını çarptığı için muhtemelen.
"Lütfen (öksürük) çıkar beni!"
"Biraz daha yalvar."
"Etme lan yadım. Def ol git. Ben boğulmazsam eğer seni boğacağım."
Arkamı dönüp gitmiş numarası yaparken sesler kesilince telaşlandım. Su! Kafamı s*keyim. Tişörtümü ve ceketimi çıkarıp telefonumu bırakıp koşarak suya atladım. Bir kolumla onu tutarken diğer elimle de merdivenden çıkıp ikimizi de sudan çıkarttım. Betona oturup kafasına bacağıma yasladım. Yüzünü avucum içine alıp nefes alıyor mu diye kontrol ettim. Almıyor.
İlk yardım eğitimim vardı. Ama bu ilk suni teneffüs deneyimim olacaktı. Kalp masajı yaparken bir yandan da suni teneffüs yaptım. Birkaç defa denedikten sonra kafasını yana çevirip öksürerek yuttuğu suyu ağzından püskürttü. Birkaç kez daha öksürdükten sonra kafasını bacağıma yaslayıp gözlerini kapadı. Daha ayılamamış. Üç iki bir. Birden gözlerini açıp tokadını yanağıma geçirdi. Tamam haklı ama bu kadarını belemiyordum.
"Pislik herif! Ölüyordum senin yüzünden."
"Ben varken olmaz. Buna izin vermem."
Sabah aynı şeyi kendisi bana söylemişti. Tek fark o veremem dedi bense vermem dedim. Onun elinden gelen ve benim yapabileceğim buydu. Önce "Başım dönüyor." diye mırıldandı ardından da iniltiyle elini beline götürdü. Daha önce de elini orada görmüştüm. Onu bulduğum günden beri orada canını acıtan bir şey vardı. Kafamı belinden aşağı indirince sinirle küfür savurdum ve ceketimi ince bacaklarının üzerine attım. Kesik kesik nefes alırken ayağa kalkmaya çalıştı. Bunu yamasıyla da malzemeden çaldıkları etek daha da yukarı çıktı. Sinirlerimle oynamaya başlamıştı bu etek. Telefonlarımızı ve onun çantasını aldıktan sonra ben de onunla birlikte ayağa kalktım. Sendeleyince belinden destek vererek ayakta durmasını sağladım. Tabi o bunu farkında bile değildi. Ayağına bastığı an acıyla tekrar inledi. Ayağını kötü çarpmıştı.
"Gel buraya."
"Hayır, asla!"
Biraz daha inat edince sabrımın sonuna geldim ve önce tişörtümü kafasına geçirdim sonra da ceketimi beline bağladım o anlayana kadar onu sırtıma atıp arabama doğru yürümeye başladım. Etrafta kimsenin olmaması iyi olmuştu. Sırtıma biraz vurup çırpındıktan sonra sessizleşip hareket etmediğini düşündüm. Çünkü ruhsal olarak ne kadar güçlü olsa da bünyesi zayıftı ve böyle durumlarda hemen alarm verip uyku moduna geçiyordu. Bu özellik tanıdığım başka birinde de vardı ama şu an sırası değil. Kaçırıldığında da sürekli yaşadıklarının ağırlığıyla uyuyordu. Arabanın arka koltuğuna uzandırıp ceketi çıkardım ve üzerini örttüm. Sonra ben de ön koltuğa geçtim. Tişört giymemiş olmam pek hoş görünmeyeceğinden yanımdaki sırt çantamdan yedek tişörtümü alıp üzerime geçirdim. Arabanın aynasından ona baktım. Çok güzel ve masum uyuyordu. Siktir! Kendine gel. Bu sefer geçici olarak içinde durduğum değil de kalıcı olarak kullandığım ve şu an içinde yaşadığım eve sürdüm arabayı. Savcının kızı ve babasına hiçbir şey söylemiyor. Şaşırtıcı. Başka bir şey dönüyor ama onu anlamak için daha vaktim var. Eve varınca onu uyandırmadım ve eşyalarımızı aldım. Daha sonra da onu uyandırmadan kucağıma aldım ve arabayı kilitleyip eve girdim. Onu evdeki boş bir odaya, yatağın üzerine bırakıp odama geçtim ve üzerime kuru kıyafetler giydikten sonra ona da eşofman altı ve bir tişört çıkarttım. O hala sarhoş gibi yarı ayık durumdaydı. Daha fazla ıslak kalmaması için hızla odasına gittim.
"Su."
"Hı."
"Bunları yanına bırakıyorum giyinirsin."
"Hı hı."
"Şimdi."
"Hım."
"Kapıdayım giyinince seslenirsin."
"Hı hı."
Dudağımı büzüp onu süzdükten sonra dediğimi yapacağına her ne kadar inancım olmasa da odadan çıkıp kapıyı kapadım ve kapıya yaslandım. Aradan yirmi dakika geçti ve çıt yok. Kapıyı tıklayıp içeri girmemle kaşlarımı çattım. Hanımefendi mışıl mışıl uyuyor kıyafetler de yanında dokunulmamış bir şekilde duruyor. Hastalanacak. Başucuna oturup doğrulttuktan sonra benim üzerine geçirdiğim tişörtü üzerinden çıkarttım. İçinde kendisinin dışarı çıkarken giydiği atlet tarzı üste dokunmayıp yeni getirdiği tişörtü kafasından geçirdikten sora gözlerimi kapayıp elimi tişörtünün altından geçirip üstünü çıkarttım ve kollarını tişörtten geçirip kendi üstünü çıkarmış oldum. Üstünü kenara çektikten sonra gözlerimi açıp pijamayı aldım ve tekrar gözlerimi kapayıp ayaklarından geçirdim. Tamamen giydirdikten sonra eteğin fermuarını açıp pijamanın üstünden çıkarttım. Tamam beklediğim kadar zor olmadı. Altındaki ıslak örtüyü çıkartıp kuru bir örtü getirdim ve üzerini örttüm. Kafasını da havluyla sardıktan sonra giysilerini makineye atıp çalışma odama geçtim.
...
Esneyerek masadan kalktım. Uyuyakalmışım. Mutfağa gidip iki bardağa da su doldurdum. Birini ben içtim diğerini de onun odasına götürdüm. Kapının önünde içeriden gelen sesleri duyunca durdum. Bir şeyler söylüyordu. Resmen haykırıyordu. İçeri girdiğimde onu bulunduğu yerde uyurken ağlıyor halde buldum. Bir şeyler sayıklıyordu.
"Hayır."
"Durun!"
"İmdat!"
"Yardım edin."
Az çok kabus gördüğünü ve ne konuda gördüğünü tahmin etmiştim. İçimin acıdığını hissettim. Onu uyandırmayı denedim ama uyanmıyordu. Kafasına dokunmamla ateşinin olduğunu fark ettim. Onu yatıştırmayı, sakinleştirmeyi denedim. Bir süre uğraştıktan sonra fayda etmeyeceğini anladım. Yok, bu böyle olmayacak. Telefonu aldım ve doktoru aramak için ayağa kalktığım anda su birden elimi tuttu.
"Gitme."
Doktor telefonu açmayınca yapacak bir şeyim olmadığı için tekrar başucuna oturdum ve parmaklarımı saçlarında gezdirdim. O uyanıkken bunu asla yapamazdım ama şu an. Ateşin ve gördüğü kabusun etkisindeydi ve kendisi bana "Gitme" demişti. Bunu farkında bile değildi. Elimle alnındaki boncuk terlere yapışmış saçlarını geriye çekip terini sildim. Sonra da gözyaşlarını sildim. Çok ateşi var, bir türlü uyanmıyor ve kabus görüp uykusunda ağlıyor. Yok. Böyle daha fazla kalmasına izin veremem. Kollarını belime dolamış kafası bacağımda uyuklayıp mırıldanıyorken gözünden hala yaşlar akıyordu. Uyanıp kendine gelince bu yaptıklarına pişman olacaksın güzel kız. Onu kucağıma alıp ayağa kalktım ve banyoya doğru yürüdüm. Taşımak zor olmuyordu çünkü hafifti. Ama uyandığında büyük bir zevkle ne kadar ağır olduğunu söylemeyi aklımın bir köşesine not ettikten sonra banyonun kapısını açtım ve içeriye girdim. O kollarımda iken suyu açtım ve onun üzerine su dökülmeye başladı. Başka çarem yok belki ılık bir duş alırsa kendine gelebilir. Belime daha sıkı sarılıp "Üşüyorum" dedi. Dayanamayıp bir adım daha attım ve suyun benim de üzerime dökülmesine izin verdim.
"Birlikte üşüyoruz."

ATEŞ VE SUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin