13. Bölüm

244 23 8
                                    


Neredeyim ben? Yine onlar, kötü adamlar. Etrafa baktım. Uçurumun kenarındayız. Ellerim ayağım bağlı, burası ıssız yardım edebilecek kimse yok. Panikle hıçkırıklar içinde ağlarken kalbimin atışlarını duyuyordum. Bir dakika. Yardım istemek için tüm gücümle bağırıyorum ama ağzımın kapalı olmamasına rağmen sesim çıkmıyor. Aşağıda bir deniz var ve beni uçurumun kıyısına doğru sürüklüyorlar. Çok yüksek. Çırpınmam da işe yaramıyor. Yolun sonu. Gülüşüp beni aşağı ittiler. Hayır!

İniltiyle sıçrayarak gözlerimi açtım. Oh! Rüyaymış. Ateş birden frene bastı. Emniyet kemerimi çözdüm. Kâbusun etkisiyle gözlerimi kırpıştırıp yanağıma süzülen yaşı elimin tersiyle sildim. Elimi saçlarımın arasına geçirip geriye attıktan sonra suyun kapağını açıp yudumladım. Tabi ki de onun konuşmasıyla öksürüklere boğuldum ve içtiğim suyu bile zıkkım etti.

"Zehir içmeye mi karar verdin."

"Senin gibiler tarafından eziyet edilip öldürülmektense kendim zehir içmeyi tercih ederim."

Lafı yiyip susar mı hiç!

"Böyle devam edersen zehri çok ararsın."

Ben niye bununla konuştuysam zaten? Bana ne susmayacağım. Alayla az önceki halimden eser bırakmayacak şekilde güldüm. Aynı alaycı tonla konuştum.

"Ateş Zorlu ve tehditleri."

Ne olduğunu çözemeyerek afalladım. Birden hareket edip tam önüme doğru eğildi, bir elini başımın hemen yanına yaslayıp beni koltuk ile kendisinin arasına hapsetti. Ben de olduğum yerde kaşlarımı çatarak koltuğa sündüm ve ondan uzaklaşmaya çalıştım çünkü çok çabuk etkisi altında kalıyorum. Bir yanım korkarken diğer yandan da aynı şerefsiz sıcaklık dalgası yine bedenimde yayılmaya başladı. Nefes al aptal!

"Ben tehdit etmem."

Gözleri dudaklarıma indi dudaklarını araladı diliyle ıslatıp buz gibi soğuk gözleri ile gözlerime baktı. Dudağının bir kenarı kıvrılırken emniyet kemerimi bağladı ve bana döndü.

"Uyarırım. Başına gelecekleri söylerim."

Geri çekilip kendi kemerine bağladı ve sonra da gaza bastı. Azıcık haklı olabilirsin ama benim keyfim şu an sana hak vermek istemiyor. Sıkılgan bir sesle tekrar konuştum. Sen benle kedinin fareyle oynadığı gibi oynarsan ben de seni rahat bırakmam. Susma Su konuş.

"Daha ne kadar kaldı."

Hakikaten bu yol neden bu kadar uzun süzdü. Ona dönünce dudağını ısırıp haince gülümsemesini bastırmaya çalıştığını gördüm. Hayır ya! Ne yani bir saatti boşuna mı dolanıyoruz? Bilerek mi yolu uzattı? Neden ya? İstediği gibi benle oynuyor. Öküz! Pencereyi açıp yüzüme çarpan havayla kendime geldikten sonra ıslak mendille ve ilk yardım çantasından faydalanarak belim hariç diğer yaraları temizledim. O dizimdeki yaralardan bahsediyorum, onlar da pek büyük değildi. Neyse ki bu sefer silah yarası almadım. Yaraları temizledikten sonra üzerimdeki tozları çırpıp üstümü ve saçımı düzelttim. Alıştım artık hiçbir şey olmamış gibi yapmaya. Aileme karşı hayatımı yalana çeviriyordum, onun yüzünden! Kâbus gibi bir günden uyanıp rüyalara uyuduğumu zannederken kâbus günlerle uyanıyorum. Her şey çok karışık. Doğru değil bunlar.

Sen kimsin? Ateş zorlu, mafya çetesi lideri. Bildiklerim bu kadar ve bunlar bile en uzak durmam gereken kişi olması için yeterli ama her saniye burnumun dibinde. Bir şekilde karşıma çıkıyor. Başımın belası oluyor, ondan kaçarken başıma daha beteri geliyor bu sefer de kurtarıcım olarak karşıma çıkıyor. Çıldıracağım ya! Ne kadar uzaklaşacağım dediysem yakınlaşıyorum ve kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor benimle. Bu kadar kolay m? Olmamalı. Olmayacak. Ne olursa olsun boyun eğme, iletişime geçme, uzak dur. Evin yakınına geldiğimizi anlayınca ona döndüm. Eğer evin tam önünde inersem annem kıllanırdı. En iyisi annemin evde olma ihtimalini göz önüne alarak burada inmek.

ATEŞ VE SUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin