33. BÖLÜM

125 8 3
                                    

Gülümseyerek ve esneyerek gözlerimi araladım. Kolumu onun üzerine attım. Kaşlarım çatıldı. Hey, nerede bu çocuk? Gözlerimi ovuşturup ayağa kalktım. Etrafa bakınıp ona seslenmeye başladım.

"Ateş! Hey! Neredesin?"

Hiçbir ses gelmeyince uyuşuk bir halde lavaboya geçip yüzümü yıkadım. Saçlarım birbirine dolaşmış. Ellerimle şekil vermeye çalıştım. Karnıma giren ağrıyla olduğum yerde kıvrıldım.

"Ah! Lanet olsun!"

Regl olacağım. Neden unuttum ki? Burada nereden ped bulacağım? Dün uyuduğum odaya gittim. Yatağın hemen yanında bir kağıt vardı. Gidip üzerindeki yazıyı okudum.

"Ne! Bana şu kadarcık bile vakit ayıramadın mı? Kahvaltı etseydik bari..."

Dudaklarımı büzüp omuzlarımı düşürdüm.

"Yine gitti. O çok önemli işlerine gitti. Beni bırakıp gitti. Ah! Bir de bir ihtiyacım olursa evden çıkmamamı söylemiş. Hah! Gitmesen çıkmak zorunda kalmazdım. Tek ihtiyacım sen olurdun belki de. Hıh! Demek öyle? Ben de kahvaltımı evde ederim. Sensiz!"

Dolabını açıp en sevdiği tişörtünü aldım. "Hıh!" Karnıma tekrar o lanet sancı saplandı. Bir an önce markete ve eczaneye uğramalıyım. Altıma da onun eşofmanlarından birini geçirip ipi sıkıca bağladım. Bu ip olmasa belimde iki saniye bile duramazdı. Çantamı alıp öfkeyle evden çıktım. Eczaneyle uğraşmasam iyi olacak. Evde vardır. Hızla market bakınmaya başladım. Hadi ama... Biraz fazla tenha bir yerde yaşıyordu. Çıkmasa mıydım tek başıma? Ya ne yapacaktım? Beyefendinin benden çok daha önemli işlerinin bitmesini mi bekleyecek reglim.

Bir dakika! Bu adam... Hey hey hey. Ben seni daha önce gördüm. Kaçırıldığım gün gözümün önüne geldi. Kalp atışlarım huzursuzlukla hızlanırken adımlarımı hızlandırdım. Bana doğru kaçamak bakışlar atıyordu. Tahmin ettiğim gibi peşimden gelmeye başlayınca elimi çantama götürdüm. Neredesin? Hay lanet telefon! Neredesin? Lütfen... Evde unutmadığımı söylesin birileri. Lütfen. Hadi ama... Gözleri dolarken alabalığın arasına daldım. Yap şunu kızım! Uygun gördüğüm bir yerde durdum, Ateş'i arayıp telefonu kulağıma götürdüm. Aç şunu, lütfen aç... Hadi... Hayır! Bir daha arayacağım... Açmadı. Mesaj kısmına girip lanetle okuyarak bulunduğum yeri ona attım. Birkaç kez daha aradım. Kalbimin her atışı vücuduma adeta adrenalin pompalıyordu. Birine söylesem araya polis girer. Ama ya ucu Ateş'e dokunursa... Kaçırıldığımda da beni ilk kaçıranlarla ilgili de hiçbir şey anlatmama izin vermemişti. Cidden ne yapacağım! İnsanların çoğunluğu nereye gidiyorsa onları takip ettim. Ne kadar çabalasam da ortalık tenhalaşıyor!

El sıkıca kolumu kavrayıp beni duvarın arkasında çekince panikle çığlık attım. Ağzımı sıkıca kapayıp beni susturdu. Ah Ateş! ama bu sefer onu görmek çok da rahatlattı diye bir şey söyleyemeyeceğim çünkü gerçekten bakışlarından ateş püskürtüyordu. Endişeli, korkulu ve öfkeliydi.

"Hiçbir yere kıpırdama!"

Hızla o adamın yanına doğu yürümeye başladı. Onu durdurmak için bir adım atsam da uyarı dolu bakışlarıyla bana dönmesi durmama yetti. Koşarak adamı kenar çekti. Tenha bir yere. Ah pislik! Sen de benim tenhaya gitmemi bekliyordun değil mi? Büyük bir öfkeyle adamın üzerine kendini attı. Küfürler savurarak gerçekten öldürmek istermişçesine adama vurmaya başladı. Kokmalı mıyım. Ellerim titrerken dehşete kapılıp olanları izledim. Nutkum tutulmuş gibiydi ama onu durdurmak için hiçbir şey yapamadım.

"Görüyor musun lan şu kızı? Ne götle takip edersin lan? Tenhayı mı bekliyordun? P*ç kurusu. Bir daha göremeyeceksin bu kızı."

Hayır! Korkuyla gözlerimi kapadım.

ATEŞ VE SUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin