"Ben size böyle mi emanet ettim bu kızı? Bu ne hal böyle?"
"Sence bu küçük cadı söz dinler mi? Kaç tane sakinleştirici yedi ama bana mısın demedi."
Çatık kaçlarla Emre'ye baktım sus dercesine.
"Saydın mı Emre! Neyse sevgilim sen nasılsın?"
"Merak mı ettin beni?"
"Etmez mi?"
"Sen bir sussana!"
"Ah pardon... Bölmeyeyim. Sümüklerin kazağımdayken öyle demiyordun."
Ters ters bakmaya devam ettim. Sonra onu bırakıp sevgilime döndüm. Beni izliyordu. Ona bakmaya başladım.
"Çok korktuk... Sana bir şey olsa... Yaşayamam. Biliyorsun. Neden dikkatli olmadın ki? Keşke bıraksaydın..."
"Şşş. Bir şey olmadı bak turp gibiyim."
"Hangi ülkede yetişiyor bu turp? Yanlışlıkla almayalım."
"Ah bir tanem, çok komiksin. Pansuman yapmadılar mı senin yüzüne? O şerefsizden haber var m? Yeryüzünde izleri kalmayacak."
"Ama şimdi iyileşiyoruz. Çok konuştun. Yorma kendini daha fazla. Çıkalım biz, sen uyu biraz."
"Evet. Hadi beyler."
"Su! Sen kal burada bebeğim."
Kalbimde hissettiğim küçük çarpıntıları görmezden gelip gülümseyerek onun yüzüne baktım. Sabırla diğerlerinin çıkmasını bekledi. Onlar çıkana kadar tavana bakıp gelen gözyaşlarımı geriye göndermeye çalıştım.
"Su, görebiliyorum."
"Neyi?"
"Çok korktun..."
Gözyaşlarıma daha fazla hakim olamadım ve yanaklarımdan süzülmelerine izin verdim. Yine de en azından şu anlık onu biraz olsun rahatlatmak istedim ve gülümseyip yorgun görünen yüzüne baktım.
"Yani evet. Ama şimdi iyisin, iyiyiz. Her şey yoluna girecek."
Daha fazla söyleyecek bir şey bulamadığımdan sustum. Geçmedi, geçmeyecek. Benim suçum, aptallığım, bencilliğim. Kör gibi yaşıyorum ama farkındayım Ateş, bir şeyler dönüyor farkındayım. Dönelim artık tepeye; eski, huzurlu günlerimize. Küçük oyunlarımıza, bir çikolatayla mutlu olabildiğimiz zamanlara... Saf temiz çocuklardık biz Ateş... Sana bir şey olsaydı, ya o zaman ne yapardım. Önce o adamları sonra kendimi öldürürdüm. Kolayı seçer kaçardım. Ama sensiz yaşayamazdım anla beni... Ya uyanamasaydın, ya benim yüzümden uyanamasaydın...
"Gel buraya."
Kolunu dikkatle açıp ona sarılmamı bekledi. Dikkatle ve tereddütle yanına yaklaşıp bana kısmen sarılmasına izin verdim. Tek koluyla sıkıca sardı belimi, kafasını saçlarıma gömüp derin nefesler aldı. Dikkatlice geri çekildim.
"Neyse dinlen artık. Hızlıca iyileş ve bana daha sıkı sarıl. Çünkü ben sadece burada, iki kolunun arasında, sadece senin kokunla nefes alabiliyorum. Bir daha nefesimin kesilmesine izin verme..."
Uzaklaşıp kapıya yöneldim. Tam çıkarken tekrar sesini işittim.
"Su, son olarak bizimkileri odama çağırır mısın?"
"Şimdi mi?"
"Lütfen."
Odadan çıktığımda karşımda bizimkiler vardı. Doğruca Emre'ye doğru yürüdüm.
"Sana yalvarırım, bul o pisliği. Ellerimle öldüreceğim. Benim için bunu yap. Biliyorum sizi bunun için çağıracak ama onu yormayalım. Lütfen onu bana getir. Yoksa ben bulurum. Başıma ne açacaksa açsın bulurum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ VE SU
ChickLit"Pekala biri seni böyle sıkıştırsa ne yaparsın mesela?" Beni tekrardan sıkıca çekip duvar ve kendisi arasında iyice sıkıştırdı. Bacakları bacaklarımı engellerken ellerimi de tutup duvara yasladı. Onu baştan çıkarmak istercesine fısıldadım. Yüzüne ya...