28. Bölüm

171 17 4
                                    

Ateş'in dilinden:

Onu öptükten sonra geri çekilip yüzüne baktım, tepkilerini ölçmeye çalıştım. Kocaman gözler, kaçan bakışlar, baş dönmesinin verdiği sersemlik, sersemliği atmaya çalışmak, (en güzel kısım) kızaran yanaklar, beklenmedik bir biçimde kapanan gözler, omuzuma verdiği tüm ağırlığı ve sızış. Ah güzelim ne vardı da içtin şu zıkkımı? Ne yapacağım ben senle? Hiçbir fikrim yok. Çekilip tamamen uzanmasını sağladım. Yere oturup yüzüne baktım. Yüzünü avuçlayıp konuştum.

"Bir tanem daha iyi misin?"

"Hım."

Emin olamasam da geri çekildim. Bir doktor mu bulsam acaba. Yarım saat bekleyip gidişata baksam daha iyi olacak sanırım. Benim zeki sevgilim reşit olmadığı halde alkol alıyor çok güzel! Hastaneye götürsem ailesi öğrenir. Bu sefer izin vermem onu benden çalmalarına ve olaylar çok fazla büyür. Ah be güzelim ne yaptığının farkında mısın sen? Üzerimi değiştirip duş alsam iyi olur. Ayaklanınca panikle elime uzandı. Korktuğu oldukça belli olan, endişeli bir tonla konuştu.

"Ateş! Gidiyor musun? Bırakacak mısın beni?"

Neredeyse ağlayacaktı. Bilmiyorum belki de başına daha fazla iş açmadan bırakmalıydım onu ama onun bela anlayışı sadece ben değildim ki. Belanın içine doğmuştu zaten. Her tarafı bu pis işlere bulanmış nereye dönse ayağı bu bataklığa batacaktı. Belki de onu bu bataklıktan çıkaracak tek kişi bendim. Ama ben bile çıkamazken onu nasıl çıkaracağım. Belki de üzerime basıp beni dibe sürükleyerek kendi üste çıkabilirdi. Ama yapmaz. Ah çıldıracağım. Nasıl çıkacak bu işlerin içinden? Onun yanında olmazsam onu korumam daha da zorlaşır. Aptal babasının hiçbir şeyden haberi bile yok zaten. Onun için doğru olan ne? Ya ben çıkarayım derken benimle beraber dibe batarsa? Buna izin veremem. Ama ne ben onsuz ne de o bensiz kalabilir. Ben yokken belki de çok daha kötü şeyler olacak, bilmiyorum. Tek bildiğim onu bataklıkta tek başına çaresiz bırakırsam batacağı ve boğulacağı. Buna izin vermeyeceğim. Ne pahasına olursa olsun onu bu işlerden uzak tutmalıyım ve bunun için de yanında olmam gerek. Ona daha fazla yaklaşıp dudağının üzerine minik bir öpücük bıraktıktan sonra duruşumu hiç değiştirmeden dudaklarına doğru kararlı bir tonda fısıldadım.

"Asla!"

Geri çekildim. Elimi alnıma koyup geriye ittim. Derin bir nefes aldım. Son kez onu kontrol ettikten sonra odama geçip birkaç kıyafet seçtim. Banyoya geçip hızla ılık bir duş aldım. Kapı çalınca hızla eşofman altımı üstüme geçirip alacaklı gibi çalınan kapıya doğru yürüdüm. Tam önünde durup kapıyı ardına kadar açtım. Tek kaşım havada karşımdakilere baktım karşımda kapıya yaslanmış beni süzen aptal Mert ve bir adet endişeli bakışlarla beni çözmeye çalışan Emre duruyordu. Aklından ne geçtiğini aşağı yukarı anladım. Hadi ama bu kadar fesat olmayın. İlk konuşan Emre oldu. Zaten Mert hala mal gibi ciddi ciddi beni süzüyordu. Gay falan olduğunu düşünebilirdim ama kızlara karşı ne kadar yavşak bir insan olduğunu yeterince iyi biliyordum.

"Su!"

Bu sefer mert konuştu.

"Biz size engel olmayalım ya, Emre gel abi biz daha sonra geliriz."

Emre sinirle Mert'e dönerken ben de en az onun kadar sinirli bir biçimde gözlerimle aptalı döverken boğazımı temizleyip sert ama sakin bir tonda konuştum.

"Kendi odasında uyuyor."

Emre derin bir nefes alıp rahatlarken Mert kahkahayı patlattı. Ben ise sinirle bağırdım.

"Sizin beyninize sokayım."

Emre konuştu.

"Neyse yeter. Ateş yarın dönüyoruz yeter bu kadar macera burada. Bitmişti zaten işler de."

ATEŞ VE SUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin