Ateş'in dilinden:
Dün kafayı bulup gitmiştim oraya. Sinirlerim bozulmuştu, bana yalan söylemişti ve ben, neyse. En son giderken birden durdurup öpmüştüm onu ve sonuç mu? Eli baya ağırmış onu anladım. Yıllardır sayamayacağım kadar çok fazla kişiyle kavga etmiştim ama böylesi ilk defa karşıma çıktı. Resmen yanağım uyuşmuştu. Benim meleğim. Su anneme benziyordu, hem de fazlasıyla. Çok yıprattım onu. Çok yıprandı, kırıldı, üzüldü, canı acıdı. Onun canı acıdıkça ben paramparça oluyordum. Kendime bile ağlamazken ağlatabildi beni, güldürebildi. Hak etmiyor bu kötülükleri. Yaşadıkları onun için fazlasıyla ağırdı. Ama o vazgeçmiyordu, ben de vazgeçmeyeceğim. İzin vermeyeceğim ne üzülmesine ne yıpranmasına ne de canının acımasına. İyi görünmüyordu ve muhtemelen iyi hissetmiyordu da. O bu kadar uzun süre konuşmadan duramazdı. Arabayı kenara, sessiz sakin bir yere, çektim, ona baktım. Melek gibi masum masum uyuyordu. Koltuğunu ayarlayıp arkaya doğru yasladım. Böyle daha rahat uyur. Benim için çantasına koyduğu, şu an üzerimde olan hırkayı çıkartıp meleğimin üzerini örttüm.
Su hava ne kadar sıcak olsa da üzerinde bir örtü olmadan uyuyamaz ya da uykusunda huzursuz olurdu. En ufak hareketlerini, uyuma stilini hepsini ezberlemiştim. Gülüşü, bakışı, duruşu, küfredişi, mırıldanışı, tedirginliği, gizlemeye çalıştığı korkusu, belli etmemek için halleri, her hareketini sevmiştim onun. Ama korkuyorum onun için, başına bir şey gelmesinden, ona bir şey olmasından, zarar gelmesinden. O kendini koruyabileceğini zannediyor ama o kadar basit değil. Babası bile saklayamadı onu. Ben onu bana saklayacağım. Sandığı kadar değildi dünya. O ve sınırsız hayal gücü bile o kadar masum kalır ki gerçek dünyanın yanında. Koltuğumu arkaya yaslayıp ben de arkama yaslandım, onu izledim. Yüzünün kusursuz her detayını inceledim. Koltukta rahat uyumak için o kadar tatlı hallere giriyor ki bu tatlı hali beni gülümsetti. İçimden onu öpmek geçiyor ama çenemi kullanmaya ihtiyacım olacak. Hala uyuşukken... Bir daha bu riske girmek... Onu öpmeye değer. Ama uyanır. kıyamam. Telefonumu çıkarıp bu baş dönmesi ve rahatsızlanmasını merak edip Özge'ye mesaj attım. Kısa bir süre sonra bana serumun yan etkisi ya da birden çıkarılmasından kaynaklanan bir şey olabileceğini, önemli olmadığını , kısa sürede geçeceğini bildiren bir mesaj attı. Ona teşekkür ettim, tekrar arkama yaslandım. Muhtemelen serumunu birden çıkarmıştı ve onun yan etkisi.
Saatler geçti uyandırmaya kıyamadım. Arada sigara içip etrafı kontrol etmek dışında bir şey yapmadım. Birden gözlerini araladı. Yüzlerimiz arasında çok bir mesafe yoktu. Birden gülümseyerek esnedi. Tabi benim gerçek olduğumu anlayınca domatese dönmesi ve yerinden fırlaması bir oldu. Haliyle gülümsemem daha da büyüdü. Şu an o kadar mükemmel ki... Koltuğu düzeltmeye çalıştı ama beceremedi.
"Dur. Dur."
Gülmemek için dudağımı ısırarak kendimi zor tuttum, önüne eğilip koltuğunu düzelttim. Daha sonra olduğum yerde onun yüzüne döndüm, ona baktım. Uykulu sesiyle mızmız bir halde konuşu ama ben onu izlemeye kaptırmıştım, kendimi ondan alamıyordum.
"Ateş."
"Ne Ateş?"
"Ne yapıyorsun?"
"Hiç."
Kafasını cama çevirdi ve konuştu.
"Hadi gidelim."
"Tamam."
Hafifçe güldüm ve kendi koltuğumu da düzelttikten sonra arabayı çalıştırdım. Kaç bakalım minik kuş. İlerlerken tekrar konuştum.
"Başka bir şey var mı sende? Tehlikeli aletler."
"Vardı birkaç bir şey."
Çantasından bir şeyler çıkarttı. Ve pek de az değildi.
"Maşallah. Birkaç bir şey sadece(!)"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ VE SU
ChickLit"Pekala biri seni böyle sıkıştırsa ne yaparsın mesela?" Beni tekrardan sıkıca çekip duvar ve kendisi arasında iyice sıkıştırdı. Bacakları bacaklarımı engellerken ellerimi de tutup duvara yasladı. Onu baştan çıkarmak istercesine fısıldadım. Yüzüne ya...