"Su! Delirdin mi sen? Adamlar aşağıda." Elini alnına vurdu ve birkaç adım geriye doğru yürüdü.
"Sen saklan, ben bunlarla ilgileneceğim. Sakın dışarı çıkma da. Seni riske atamam."
"Ama ben atarım."
Bana dönüp gözlerini kocaman açıp kaşlarını çattı. Ben pencerenin kenarına çıktım ve aşağıya, adamların tam üstüne, atladım. Onlar yere yığılırken ben de yerde yuvarlanıp biraz kenara kaydım ve o da atladı. Tabi benim gibi değil, gayet rahat ve profesyonel bir şekilde. O ayağa kalkıp adamları tamamen etkisiz hale getirirken ben de baş dönmemi kontrol edip ayağa kalkmaya çalıştım. Birden ne olduğunu anlayamadan bir el belime dolandı ve beni kaldırdı. Hemen birkaç adım geriledim. Yakın durmayacağım ona. Çantamdan onun için aldığım, ki bunu niye yaptım ben de bilmiyorum, hırkayı ona uzattım. Hava aydınlanmamıştı, yağmur yağıyordu ve biraz soğuktu, hava sert esiyordu. Ceketini giyip elini cebine atınca kaşları çatıldı. Ben anlamayarak ona bakarken o kendi kendine mırıldandı.
"Amk. Yedek anahtar. Kaybetmiştim, buradaymış."
"Demek ki kaybetmemişsin."
"Araba biraz uzakta hızlı olmalıyız."
"Bir dakika."
Birden durdum ve olduğum yerde sendeledim.
"İyi misin?"
Biraz gerimdeki duvara yasladım kendimi. Birkaç kez gözlerimi kapatıp kendime gelmeye çalıştım.
"Bu böyle olmayacak."
Sesindeki imayı anlamaya çalışırken bir anda havalandım. Şimdi anladım.
"Ya Ateş! İndir beni."
"Seni kaybetmedim, kaybetmeyeceğim de..."
Önce beni koltuğa bıraktı sona da kendisi arabaya bindi. Arabayı çabucak çalıştırdı ve hızla oradan uzaklaştık.
"Su, sana zarar vermek istemedim. Elimde değil. Bir anlık sinirle söyledim sana onları."
Biliyorum. Ailesini kaybettikten sona bazı psikolojik sorunları ortaya çıkmıştı ve bunların arasında öfke kontrol bozukluğu da vardı. Bazen kendini kaybedebiliyor ve güveninin kırılması da onu üzdü, kızdırdı.
"Biliyorum."
Ama ona kızgın ve kırgındım. O da bana. Birden hızlanınca huzursuzlaştım.
"Takip ediliyor olabilir miyiz?"
Cebinden telefonunu çıkarttı.
"Sanmam. Telefonum. Of. Su telefonunu verir misin?"
"Neden. Hala yalan söylediğimi mi düşünüyorsun? Hakikaten sen, benim telefonumu karıştırmıştın değil mi?"
"Su!"
Uyarı dolu bir ses tonuydu bu. Ben de sinirle telefonu ona verip sinirli bir tavırla "Al!" dedim. Telefonumdan bir numara tuşlayıp birkaç mesaj attı. Daha sonra tekrar bana döndü.
"Dediklerimi yapacaksın, soru sormak yok."
"Ne? Neden? Ne oldu? Bir sorun mu var? Bir şey mi oldu?"
Hiç soru sormadım ya(!) Ne yapayım, şimdiden telaşlanmaya başlamıştım bile. Birden arabayı kenara çekti ve başka bir arabadan biri indi. O bizim arabaya doğru ilerlerken biz de yeni arabaya binip yola devam ettik. Ne oldu şimdi? Ne yaşadım ben az önce? Olanları idrak etmeye çalışırken kafamı cama yasladım. Yorgunlukla derin bir nefes aldım.
"Okul forman yanında mı."
Yine ne olacak? Ümitsiz ve tedirgin bir halde bıkkın bir nefes verip konuştum.
"Evet. Çantamda."
"Kim bilir daha neler var o çantada."
Neler neler...
"Gel benimle."
"Nereye?"
"Soru yok."
"Ha bu arada hazır aklıma gelmişken sana şunları vereyim. Bekle bir dakika."
Elimdeki iki silahı, belimdeki iki silahı ve çantama koyduklarımı, yedek şarjörü arabaya bıraktım.
"Nereden buldun bunları?"
Umursamaz bir tavırla konuştum.
"Evinden."
"Neyse, in hadi."
İndim ve o da inip yanıma geldi. Birkaç adım attık ve gösterdiği yeri görünce aklıma gelenler ve ürkütücü senaryolar eşliğinde aniden arkamı dönüp ters yöne doğru hızla adım atmaya başladım. Aniden arkamdan yanıma geldi ve beni belimden tutup tekrar o yöne çevirdi ve belimden beni oraya doğru sürükledi, ben de mecburen yürümek zorunda kaldım. İkimizin de üzerinde eşofman vardı ve böyle bir yere nasıl gireceğiz gerçekten merak ediyorum. Tamam buraya girmeye mecburum. Kapıda iki adam vardı. Geçmemize izin verirlerken biri üzerimi aramak için bana yaklaştı. O an huzursuzca gerildim. Bu adamın bana dokunmasını istemiyorum. İçimden ağızına tekme atmak geçse de ben bunu yapamadan adam birden korkuyla geri çekildi. Sebebini anlamazken korku dolu bir halde Ateş'e baktığını gördüm. Ona döndüğümdeyse, ki dönememeyi tercih ederdim, adama neredeyse gözlerinden alev püskürtecek şekilde sinirli baktığını gördüm. Yalan yok, biraz gerilmiştim ama o beni ileriye yönlendirince hiçbir şey olmamış gibi önüme döndüm ve yürüdüm. Arkamda hissettiğim hareketliliğe karşın dönmek istedim ama o buna izin vermedi.
Az önce neden bu kadar sinirlendi? Elinin belimde olması yeterince gerilmemi sağlarken kulağıma eğilip fısıldayınca nefesim tamamen kesildi.
"Konuşma, sadece beni takip et, hızlı ol. Ve kendine gel."
Son söylediğini duyunca kaşlarım çatıldı ve yüzüme hücum eden sıcaklıktan kızaracağımı anladım. Tamamen önüme eğildim ve saçlarımla yüzümü kapatabilmeyi umdum. Koridorlardan falan geçtikten sonra kapı açıldı ve odalar... Biraz daha ilerledik ve başka bir bölüme geçip diğerlerinden daha farklı bir odanın önünde durduk.
"İçeri geç ve formanı giy, ben kapıdayım."
Dudaklarımı bile aralamadan içeri girdim ve kapıyı kapattım. Oda kendine hayran bırakacak kadar büyüleyiciydi. Peki burası neresi? Daha önemlisi ben neden buradayım? Perdeleri falan kapatıp çantamdan formamı çıkardım. Sabah yatağımın yanındaydı. Temiz bir halde, dün mahvolmuştu üzerim, üzerimde bunlar yoktu. Ne oldu dün? Bu belirsizlikler ve ben bilmeden benim hakkımda gerçekleşen olaylardan bıktım artık, çok yoruldum. Bunlar benim formam, üzerimdekiler benim değil, dizim, dün kanıyordu bugün hiçbir şeyi yok. Üzerimi değiştirip saçımı düzelttim. Daha sonra çıkardıklarımı çantama koydum, onun hırkasını da. Bir dakika, neden böyle bir şey yaptım? Ona kapılıyorum. Ne yapmalıyım? Bilmiyorum.
Daha fazla oylanmamak için hızla ayakkabılarımı tekrardan giyip odadan çıktım. Karşı duvara yaslanmış sigarasını içiyordu. İnce elleriyle zarif bir şekilde tutuyordu sigarayı. Mal gibi inceliyordum onu. Yok bir de nefesin olayım çek beni de istersen. Artık bunu da yaparım, bekliyorum kendimden, var bende o kapasite. Kendime gelmek için gözlerimi kırpıştırdım ve boğazımı temizledim. Hemen bana döndü. Eliyle yolu gösterdi ve gösterdiği yoldan yürüdüm. Sonunda buradan çıktık ve arabaya bindik.
"Beni okula götür, ya da evime."
"Evine gidemezsin, annen seni Özgelerde biliyor. Tabi başka Özge'de."
Demek bana üzerimi giymemde yardım eden ve dizime pansuman yapan kişi Özge'ydi. Onu da çok özledim.
"Okula gidemezsin henüz açılmadı."
"Olsun, ben beklerim."
Dışarıya dönüp sigaradan çektiği nefesini cama üfledi. Tekrar bana döndü.
"Bu havada mı?"
"Evet."
"Bu kadar mı yanımda durmak istemiyorsun? Anlamıyorum seni. Karmaşıksın, garipsin, farklısın Çok farklı..."
"Olur mu? Benim o, kızlardan fakım yoktu hani."
"Lütfen. Sinirle söyledim. Yalan söylemiştin bana."
"Niye bu kadar önemli oldu senin için sana yalan söylemem?"
"Seni korudum, beni korudun. Bana yardım ettin. O kadar şeyden sonra... Tekrar birine güvendim ve... İhanet."
"Hayatımı kurtardın, defalarca. Başımı belaya soktun, kalbimi kırdın. Kurtardın beni, yapman gerekmezken yardım ettin, neredeyse ölümüme sebep oluyordun. Ama yine de... lanet olsun! Yine de dayanamıyorum, izin veremedim zarar görmene. Niye yaptığımı da bilmiyorum. Kırıyorsun beni, parçalıyorsun içimi ama yine de vazgeçemiyorum, yapamıyorum."
"Dağıtıyorsun beni. Zarar mı veriyorsun, iyi mi geliyorsun bilmiyorum. Kolay kolay pişman olmam, üzülmem, dağılmam. Ama sen... yapıyorsun hem üzüyorsun hem gülümsetebiliyorsun..."
Sustu derin bir nefes aldı. Neydi bu, adı var mı? Niye oluyor bunlar? Kafamı cama dayadım ve derin bir nefes aldım. Yoruldum. Ne yapacağım? Nasıl devam edeceğim? Hiç bilmiyorum. Ne olacaksa olsun, karışmayacağım artık.
"Bir şey soracağım. Bana ne oldu dün akşam?"
"Emre getirdi seni, yarı baygındın. Özge'yi çağırdık. Tıbbi bilgisi filan var. Serum falan verdi sana, üzerini de değişmene yardım etti."
"Hım."
Boğazımı temizledim ve kaybettiğim sesimi bulup konuştum.
"Esra ile ilişkiniz filan mı var?"
Esra, beni o gün sıkıştıran kız. Bir derdi var benimle ve muhatabımın Ateş olmasını istemiyorum. Onunla ilgili olmasın derdi. Korka korka sormuştum. Ya sana ne derse, ama diyemez.
"Nereden çıkardın bunu?"
"Boş ver."
"Hem sen niye sordun?"
"Öyle. Duymuştum. Doruluğunu merak ettim."
"Çok meraklısın."
Niye lafı dolandırıyor? Var mı öyle bir şey? İçim içimi yerken dudaklarımı büzüp dişlerimi sıktım ve yapmacık bir şekilde gülümsedim. Sinirle önüme döndüm ve telefonumu çıkarttım. Sınav notlarıma baktım. İyiydi. Gözüm korka korka uyuyarak geçirdiğim sınava gitti. Muhtemelen sıfır aldım. Bir dakika. Nasıl ya? Olamaz. İmkansız. Yüz almışım. Tek kaşım havada gülümsedim. O da ben uyurken gülümsemişti. Onun parmağı var bu işte. Dudağımı ısırıp gülümsememi bastırdım. Siteden çıkıp ana sayfayı yeniledikten sonra tekrar girdim ve sonuç aynı.
Telefonuma gelen mesajla siteden çıkıp mesaja baktım. Birden nefesim kesildi. Ona çaktırmamaya çalıştım. Bu resimler o bana suni teneffüs yaparken çekilmiş ve çarpıtılmış fotoğraflardı. Telefonu kapattım. Yaşadıklarımız özeldi. O Volkan, kader hepimizi karşılaştırdı, geldik bir araya. Hepimizin çok değerli hayatları var, benzeyebilir ama farklı ve çok özel çok değerli. Ne yapacağım ne olacak? O beni orada dağın tepesinde öpmüştü. Güzel geçirdim ama tokadı. Aslıda tokadım da sinirim de ondan çok kendimeydi çünkü bana iyi gelmişti beni öpmesi. Düşündükçe kalp atışlarım hızlanırken yanaklarımın ısınmaya başladığını hissettim. Bu doğru olmamalıydı, yani kısacası o tokadı ona değil de kendime atmıştım aslında. Peki konuya dönecek olursak bu hayat bana özel. Ve biri hayatıma dışarıdan müdahale ediyor. Yanılmamışım, izleniyordum. Bunca zamandır. Buraya geldiğimden beri bir lanet var üzerimde. Bitmiyor belalar. Huzursuzca gerildim. Takip edilmişim. Bu bana "Arkanı kolla" mesajını atan numaraydı. Biri çok ciddi peşimde. Peki ne zamandan beri?
"Sen iyi misin?"
"Hım evet."
Aslında pek de iyi sayılmazdım. Ne yapacağım şimdi? Ateş, Emre, Özge, bulduklarım, takip edilmem, başıma gelenler... yoruldum. Her konuda bir aksilik var ve ben nasıl devam edeceğim bilmiyorum. Yoruldum artık. Arkama yaslanıp cama döndüm ve yağan yağmuru izledim. Uykumun ağırlığına dayanamayıp yorgunlukla gözlerimi kapadım.------------------------------------------------------------------------------------------------
Bölümü beğendiyseniz gökyüzümün yıldızlarını aydınlatın lütfen. Bölüm hakkındaki fikirlerinizi merak ediyorum. Kitap hakkında... Görebildiğim tek şey okunma sayısı. Kim okuyor, beğeniyor mu? Hiçbir şey bilemiyorum. Yoluma tutmanız gereken fenerleri çekmeyin lütfen. Kitabın devamı oylarınızla gelecek. Beğenilmeyen bir kitabın devam etmesinin anlamı olmaz değil mi? Lütfen görüşlerinizi belirtin, en azından beğendiyseniz bölüme oy verin. Umarım beğenmişsinizdir. Yeni bölüm sizleri bekliyor. Keyifli okumalar dilerim. : )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ VE SU
ChickLit"Pekala biri seni böyle sıkıştırsa ne yaparsın mesela?" Beni tekrardan sıkıca çekip duvar ve kendisi arasında iyice sıkıştırdı. Bacakları bacaklarımı engellerken ellerimi de tutup duvara yasladı. Onu baştan çıkarmak istercesine fısıldadım. Yüzüne ya...