𝑩𝒍𝒖𝒆 & 𝑮𝒓𝒆𝒚 ❦ 𝑲𝑻𝑯 ¹⁸

979 105 105
                                    

EP. 18 : Figth back

Ağlamak eylemi sizce mühim bir mesele midir?

Yoksa insanların her şeye anlam yükleme sevdasından dolayı mı hakkında konuşup duruyorduk? Nihayetinde çok esnersek dahi ağlayabiliriz. O an kimin yanında olduğumuzun bir önemi yoksa neden acımızdan ağladığımızda önemi olsun? Erkekler ağlamaz kalıpları, çok gülen çok ağlar kısıtlamaları, bazılarının ağlamayı güçsüzlük olarak tasvir edip yermesi, bazılarının da küçücük deliklerden süzülen iki üç damlayı güç gibi göstermesi... Ağlamak ağlamaktır işte! Neden ağlayan biri o anda güçsüz ya da güçlü etiketi alıyordu? Kimin yanında, hangi olay sırasında yahut sonrasında ağlayıp ağlamadığımızın ne önemi vardı?

Gururdan ağlayabilirsiniz, sevgiden ve o sevgiyi kaydettiğinizde, düştüğünüzde, yaralandığınızda ve çok güldüğünüzde. Hastalandığınızda, ağrıyan herhangi bir yerinizin sızısına dayanamaz olduğunuzda, diş ağrısı gibi,  duygusal bir film izlediğinizde, aklınızda dönen senaryolara kapılıp da ağlayabilirdiniz. İnsanlar ağlar. Niye her şeyden kendimize pay çıkarıyoruz? Benim yanımda güçsüz yanını gösterdi demek ki beni seviyor, bana güveniyor diye hayallere dalıveriyoruz. Bu şekilde düşünen taraflarımız olsa da bazı insanların ağladığına şahit olmak bariz şekilde canımızı yakardı. Bir annenin çocuklarıyla olduğu sınavdan kalmasıyla, çaresizliği alt edememiş bir babanın geçim derdine kapılmasıyla, gözlerindeki ışıklar daha parlayamadan karanlıkla örtülmüş şanssız çocuklar oyuncaklarını, evini kaybettiğinde, önemsediğimiz bir adam ellerinize kapanıp ağladığı zamanlardaki gibi mesela.

Iseul'ün kendisi de kolayca ağlayabilen biriydi. Belki de bu yüzdendi ağlamak eylemine güç ya da güçsüzlük etiketini yapıştırmayışı. Yine de inkar etmeyecekti ki Taehyung avuç içini öperek ağlamaya başladığında çok güçsüz, çaresiz ve işe yaramaz hissetmişti. Boğuk sesleri, titreyen ve kasılan bedeni, kızaran gözleri, gözyaşlarıyla ıslanan dudakları, alabildiği sıkıntılı nefesler arasında defalarca kez teşekkür edişi... Nasıl atlatacaktı o anları? Yenilir yutulur muydu? Ellerini birbirine sürttü. Sanki hâlâ Taehyung'un nefesiyle nemlenmeye devam ediyordu teni. Ve sanki gitmeye niyeti olmayan, davetsiz bir misafir kurulmuştu avcuna. Varlığını benimsediği kadar yok saymak istediği. "Gerçekten ağladı mı yani?" Minho'nun şaşkın sesi odasında yankı buldu. Iseul kısa bir duş almış siyah kapişonlusunu üzerine geçirip soluğu bilgisayar başında almıştı. Hafta sonu da dahil olmak üzere konuşmadıkları süre zarfında olan her şeyi kendi düşüncelerini katmadan aktarmış, bir erkek olarak onun için ne anlam ifadece edeceğini söylemesini istemişti. Minho anlattığı şeylere şaşırmaktan başka pek bir şey yapamamıştı henüz.

"Bunların hepsi 3 gün de mi oldu?"

Sesinde hayret vardı. Başını aşağı yukarı salladı hafifçe. Gözleri yanıyordu ve çok halsiz hissediyordu. Fazladan bir cümle kuracak halde değildi. "Dinle bakalım doğru mu anladım." dedi ve yaslandığı yerden ayırdı bedenini. "Önce proje arkadaşı oldunuz, sonra bir iddiaya girdiniz ve kazandın. Seni aradığım gün tatlı konuşmalarından dolayı kıskandı, sonra göl kenarında yaptığın keklerden yedi, saçına papatya takmak istiyorsun diye düş papatyaları adında bir şey uydurdu. Ardından seni bisikletle eve bıraktı, halinden çok memnun olduğunu söyledi, onu yanağından öptün. Ertesi gün saçlarını çok beğendiğini söyledi ve Jungkook araya girip onu dövdürdü. Sonra da revire gittiniz, Taehyung dayanamayıp avuç içini öpüp teşekkür ederek ağladı ve uyandığında yoktu." Tek seferde her şeyi saydığında derin nefes aldı ikisi de. Yanağından öptün dediği yerde biraz utanmıştı. "Evet, doğru anlamışsın."

𝑩𝒍𝒖𝒆 & 𝑮𝒓𝒆𝒚 ❦ 𝑲𝑻𝑯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin