EP. 19 : You the most...
Değişim kaçınılmazdır. Çünkü hayat, insanı muhakkak yapmayacağı şeyleri yapmak mecburiyetinde bırakır.Yaşamınız boyunca bu duruma düşmekten kaçışınız olması mümkün değil. Yok, yaşınızın büyüklüğüyle - küçüklüğüyle alakalı değil. İnsanoğlunun kendi koyduğu kuralı, ağzıyla verdiği sözü çiğnemediği tarihte görülmüş şey miydi? Küçüğümüzden büyüğümüze hepimiz aynıyız. Değişiyoruz. Değişmeye zorlanıyoruz. Öğreniyoruz, gaddarlaşıyoruz yahut yumuşuyor, pes ediyoruz. Umursamıyoruz. Bir şeyler o sözleri, kısıtlayıcı cümleleri tüm benliğimizle kabul ettiğimiz zamankinden farklı oluyor. Çoğumuz inkâr ederiz. Kimse tek seferde değiştiğini kabul etmez. Hep bir nedenimiz, bahanemiz olur. Sizi tanımıyorum ama dedim ya, aynıyız işte. Sizin bahanelerinizi de biliyorum, muhtemelen sizin de benim bahanelerimi bileceğiniz gibi. Aynı olduğumuzdan herkes birbirinin bahanelerini zorlanmadan seçer oldu. Gizlilik pek az şeyde geçerli. Kırgınlık ya da sevgi gibi daha saydam şeylerde mesela.
Değişim, çoğu zaman kişiden çok karşı tarafı yaralayan, üzen ya da rahatsız eden bir eylemdi. Alışılmışın dışında tavırlar, bakışlardaki farklılık, daha kesin yargılar, azalan hassasiyetler ve nice yeni tutum. İnsan karşısında dikilen bu yen kişiye nasıl yaklaşması gerektiğini kestiremez oluyor. Taehyung bu değişimi hızlı bir şekilde gerçekleştirirken Iseul'ün ne yapacağını bilemez olması gibi. Ne yapmalı? Ona ne söylemeli? Üzerinde eğreti duran hareketlerine karşı nasıl bir tavır alınmalı? Yoksa ortada bir değişim yoktu da Taehyung'un gizli tuttuğu benliği ortaya çıkınca yadırgamış mıydı? Asıl kişiliği hangisiydi? Yeni bir şeye şahit olurum korkusuyla aynı kitapları okuyup duran, bu dünyada lisanından anlayan kimsesi yokmuş gibi kelimelerini saklayan, asla anlamayacak insanlardan sakınan, buna karşın parmaklarında toprak verimliliği, canlılığı taşıyıp papatyalar yetiştiren Taehyung mu ruhunda baskın olan, yoksa herkese tekrar edilmekten önemsiz gelen bir harakete yenilip tüm teşekkürlerlerini avuç içine sunup, aynı ellerle başka birini yüreğini bedeninden söküp almak istercesine, hırsla hırpalayan, yumruklayan Taehyung mu? Elin hangi yaptığına inanmalı?
Beden öğretmenlerinin arkasından adımlarken hâlâ bunun üzerine düşünüyordu. Diğerleri gibi nasıl Jungkook'a saldırmaya cesaret edebildi diyordu içinden. O değil miydi başından aşağı su dökülürken, kafası oraya buraya çarpılırken ses çıkartmayan? Sessiz biriydi. Zorba haraketleri direkt onu hedef alsa dahi karşılık vermezdi. Iseul kaç kez onun hakkını savunmaya kalkmıştı? Jungkook gel derse geliyor, git derse gidiyordu. Kendisini korumuyor, ne yaparsa kabul ediyor diye kaç kez sorumluluk almıştı? Jungkook ile sözlü tartışmalara bile girmeye yaklaşmayan Taehyung, nasıl bir anda gözünü öylesine karartıp kavga çıkartabiliyor, ne oluyordu da bir yumrukla Jungkook'u yere sermeye kalkışıyordu? Harakete geçmiş olmasından şikâyetçi değildi tabii. Çok daha önceden karşı çıkmasını, hatta bu üstünlüğü ona hiç vermemesini isterdi. Ancak kesinlikle bu şekilde değil. Şiddete sadece Jungkook başvurduğunda karşı değildi. Ona ne kadar sinirlendiyse Taehyung'a da aynı şekilde sinirlenmişti. Üstelik anlatmaması için saldırganlaşması da takıldığı bir diğer noktaydı. Tüm sakinliğini bozmak pahasına saklamaya çalıştığı şey neydi?
Jungkook'u yere sermeyi başaramayacağı gerçeği bir yana, hareketlerine sessiz kalması karşılığında katlandığını söylemesi Iseul'ü hakkında farklı düşünmeye itmişti. Minho'nun tüm teorileri aynı anda doluşmuştu aklına. Bugün yaptığı, söylediği her şeyle desteklemişti dediklerini. Susuyordu çünkü Jungkook yaptığı bir şeyi biliyordu. Ve konuşmaması için bu zamana kadar karşı koymamıştı. Iseul sadece bu sonuca varabildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑩𝒍𝒖𝒆 & 𝑮𝒓𝒆𝒚 ❦ 𝑲𝑻𝑯
Fiksi Penggemar"Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." -Tolstoy Sung Iseul, taşındığı yeni şehirde Kim Taehyung ve Jeon Jungkook adında iki erkekle tanışır. "Benim başımı kaldırdığımda gördüğüm...