🎶 Bebe Rexha - I Got You
EP. 6 : Whether you want it or not
Zarbalık teriminin 1982 senesinde Norveç'te akran zorbalığı nedeniyle intihar eden üç erkek çocuğunun ülkede yarattığı şokun ardından literatüre giren bir kavram olduğunu biliyor muydunuz?Üç erkek çocuğu...
Küçüklükten gelen bir şey miydi acaba zorbalık denilen bu haksız davranış biçimi? Benim bebeklerim seninkilerden güzel demekten benim babam senin babanı döver demeye kadar... Temelinde sürekli yarıştırıp bir tarafın daha üstün ya da güçlü olduğunu kanıtlamaya çalışma dürtüsüyle oluşan, ya da kendilerinden farklı birini kabul edememekle can bulan, güçlü olanın zayıf olanı korumak yerine ezmeyi seçtiği, aslında aynı sınıf içinde olup kendi hiyararşisini bulunduğu toplulukta oluşturmaktan ibaret. Hiçbir mantığı yok aslında. Ama insanların kendisine zarar vermesine neden oluyor.
Belki de Iseul bu yazıyı bulup okuduktan sonra Taehyung için daha fazla endişelenmeye başlamıştı. Üstelik Kore acımasız bir ülkeydi. Burada, yaşıtlarıyla okullarda at misali yarıştırılan insanlar ve uzun yıllar önce yok olmuş olması gereken sınıf ayrılıkları vardı. Maalesef herşey dizilerdeki gibi muhteşem değildi.
O gün Taehyung'la aldığı ufak bir baş sallama hareketinden başka bir şey konuşmamışlardı. Düşündüğünün aksine ders sonrasında çantasını toplayıp gitmemişti. Onun yerine Iseul'ün sorduğu sorulardan sıkıldığı ve kaçmak istediği için her teneffüs zilinde sınıfı terk eden ilk kişi olmayı tercih etmişti. Iseul de birkaç denemeden sonra vazgeçmişti zaten, utanacağı şeyler yapmak istemiyordu ki şu zamana kadar birçok kez utanmıştı bile.
"Yani bad boyumuz aslında zorbalık mağduru mu çıktı?"
Minho, hafif çattığı kaşlarıyla anlattıklarını anladığını teyit etmek için ufak bir soru yönetmişti. Iseul okuldan geldiği gibi kendini telefonun başına atmış Minho'dan ikinci bir tavsiye almak için onu aramıştı. Yaptıkları ilk konuşma pek verimli geçmese de hâlâ umutlu sayılırdı. "O kadar utandım ki anlatamam." dedi bir elini kısa bir süreliğine gözlerine sipher edip.
"Tahmin edebiliyorum."
Tekrar göz göze geldiklerinde Minho sıcak bir tebessüm gösterdi genç kıza. Şimdi Daegu'da olsaydı o çocuğa karşı duyduğu gereksiz utangaçlığını birbirlerine yaptıkları saçma el şakalarıyla geçiştirebilirlerdi. Şu an sadece gülümseyebiliyor olmak sinir bozucuydu.
Minho ciddi anlamda dikkat çekici bir çocuktu. Ve göz bebeklerinden kalp çıkacakmış gibi bakıp dolgun dudaklarına o büyüleyici gülümsemesini yerleştirdiğinde, Iseul'ün körelttim dediği duyguları bir yerde tekrar sivrilip kalbine batıyordu. Daegu'dayken bile ikisinden bir ilişki doğmadıysa arada kilometreler varken imkanı yoktu. Hem o üniversiteye gidiyordu. Üniversite! Orada Iseul'ü beşe katlayacak kızlar vardır. Ki buraya varana kadar Minho onu kız olarak görmüyordu bile.
Tanrım! Sadece çok güzel gülümsedi ve sen yine rotadan saptın!
"Öylece gülümseme. Tavsiye bekliyorum!"
Ettiği küfrü yutup tekrar tavsiye istiyordu ve o çabucak bir şeyler söylese iyi olurdu. Tebessümü kahkaya dönüştü. Sonrasında ciddiyetini topladı ve "Bunun için tavsiyeye gerek yok ki Papatya." dedi omuzlarını silkip. "Git ve çocukla arkadaş ol." Göz devirdi genç kız. Anlattığı şeyleri kulak ardı mı ediyordu acaba? O kadar da kolay değildi. Üstelik hem Taehyung hem de Jungkook bir miktar ürkütücü insanlardı. "Hadi ya! Nasıl düşünemedim ben bunu!?" Kinayeli sesi karşı tarafa ulaştığında Minho da göz devirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑩𝒍𝒖𝒆 & 𝑮𝒓𝒆𝒚 ❦ 𝑲𝑻𝑯
Fiksi Penggemar"Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." -Tolstoy Sung Iseul, taşındığı yeni şehirde Kim Taehyung ve Jeon Jungkook adında iki erkekle tanışır. "Benim başımı kaldırdığımda gördüğüm...