𝑩𝒍𝒖𝒆 & 𝑮𝒓𝒆𝒚 ❦ 𝑲𝑻𝑯 ¹¹

1K 137 299
                                    

EP. 11 : Broken heart


Uyarı notlarında yazmaz ama kalp; dünyanın en kırılgan maddesidir.

Ve çok kolaydır kırması. Onu parçalara ayırmak için yere düşürmenize gerek yoktur meselâ. Farkında olmadan bile söylenilen ufacık bir söz, hayran olunan gözlerden atılan sert bir bakış, esirgenen tatlı tebessümler, umursanmadığının hissettirilmesi yeterli olur. Göz dalgınlığında yahut uyumak için başını yastığa koyduğunda zihninde canlanan o güzel hayallerin hiçbir zaman gerçek olmayacağının farkındalığı, tüm bu heves ve umutların onları yeşerten hisler, kişiler tarafından ezilmesi. Karşılık bulmayan duyguların çaresizliği...

Vurup kırmaktan daha can yakıcı şeylerdi değil mi?

Duyguları da kalbi de tamir etmesi zor, kırması kolaydır. Yine de insanlar birbirine bunu yapmaktan vazgeçemiyor. En beteri de marifet sanıyorlar. Birisinin kırmızı çizgisini geçmeyi, hassas noktalarından vurup incitmeyi, canını sıkmak için aşağlayıp, gurunu kırmayı. Gözlerinin gördüğü her şeyi eline malzeme yapıp dalga geçmeyi, karşındakinin özgüvenini yok etmek istercesine üzerine gitmeyi. Birbirlerinin canını yakmak için hakaret etmeyi marifet sanıyorlar. 

So Hae de pek kibar biri sayılmazdı. Sinirlenince kimseyi umursamayıp kırdığı olmuştu. Kızlar arasında olan laf atışmalarında üste çıkmak için diğerleri ile dalga geçtiği de. Çoğu karşı çıkılan ancak normal karşılanabilecek, gençler arasında olur böyle denecek şeylerdi. Yine de So Hae kimsenin duygularıyla oynamamıştı. Kendisine açılan kimseyi küçük düşürüp bir kendine bir de bana bak dememiş, gelen randevu teklifleriyle hava atarak istenilen kız imajı çizmek için başkalarının duygularını kullanmamıştı. Popüler bir kızdı So Hae. Buna rağmen kolaylıkla yaratabileceği o ulaşılmazlığı ortaya koymuyor, başka kızların içten içe keşke onun gibi olsam demelerine neden olacak o keskinliği ortaya çıkartmıyordu. Güzel ve popüler biriydi. Bundan daha fazlası olmak için çabalamıyor, insanların duygularını kahkahalarına meze yapmıyor, sadece olduğu gibi davranıyordu.

Bu sebeple Jungkook'a çok öfkeliydi. Ona karşı hissettiği her şeyin farkında olup, tüm o duyguları elleriyle yeşertip şimdi umursamazca başka kızlarla ilgileniyor olması canını inanılmaz şekilde sıkıyordu. Büyük bir özveriyle yaşattığı duygularıyla dalga geçiyordu sanki. İkisi ilk sınıftan beri flört ediyorlardı. Geçen yaz tatilinde de resmen birbirlerine sevgililermiş gibi davranmışlardı. Şimdi nasıl oluyordu da kendisini öylece geri çekebiliyor, mesajlarına cevap vermeyip, okullarına yeni gelen bir kızın peşinden koşmaya başlayabiliyordu? Başından beri mi  duygularını umursamamıştı, yoksa yeni gelen kız aklını mı karıştırıyordu? Ne olursa olsun açıklama yapmasını gerektirecek bir münasebetleri olmuştu. Bir anda her şeyi hiç etmesi tamamen adilik gibi geliyordu.

Iseul ve Jungkook'u dün sahada görmüştü. Yakar top oynadıktan sonra yanına gidip onunla konuşmaya çalıştığını, kolundan tutup yakınına nasıl çektiğini. Komikti. Çünkü So Hae'nin de orada olduğunun farkında bile değildi o an. Aynı sınıftalardı. Tüm ders boyunca Jungkook Taehyung ve Iseul'den başkasıyla ilgilenmemişti. Onları kızdırmak için mi böyle yapıyordu yoksa Iseul'den hoşlanmaya mı başlamıştı anlayamıyordu. Eğer hoşlanıyorsa bunu So Hae'ye söyleyebilecek kadar cesur olmalıydı. Böyle davranması kalbini kırıyordu.

Önündeki test kitabına vurdu kalemini. Jungkook iki sıra arkasında Jimin'le şakalaşıp gülüşürken dördüncü kez okumaya yeltendiği soruyu bir türlü anlayamıyordu. Neredeyse bir haftadan fazladır mesajlaşmamışlardı. Saçlarını karıştırdı sinirle. Önünde hayatını etkileyecek bir sınav vardı ama o oturmuş Jungkook'un şımarıklıklarını düşünüyordu. Yakışıklı ve çekici olabilirdi, yine de ondan hoşlanmak tamamen aptallıktı. Sanırsa duyguları So Hae'ye göre fazla yüzeyseldi. Belki de sadece flörtleşmekten hoşlanıyordu. Kalemini sırasına fırlatıp arkasına yaslandı. Kafasını böyle karıştırmaya hakkı yoktu.

𝑩𝒍𝒖𝒆 & 𝑮𝒓𝒆𝒚 ❦ 𝑲𝑻𝑯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin