𝑩𝒍𝒖𝒆 & 𝑮𝒓𝒆𝒚 ❦ 𝑲𝑻𝑯²⁷

461 41 66
                                    


E.P. 27 : If you don't love me

Hayatta bazen hem birçok şey oluyor, hem de hiçbir şey olmuyordu.

Hani koşuyor ya insan bir amacın peşinden. Uğraşıyor, oldurmaya çalışmak için sürekli yeni yollar deniyor, fakat tüm ihtimaller tükendiğinde elinde sadece kocaman bir hiç kalıyor... İnsana onca yolu deneten dürtü istediğini alacakmış gibi olmasıdır. Şunu yaptıktan sonra olacak, bu adımı da atarsam, o son şansı da denersem başaracağım hissi. Hiçbir yere çıkmaz ama o yollar. Hep kıl payı kaçırdım dersiniz. Birçok şey için uğraşır, karşılığında hiçbir şey kazanamazsınız.

Bu, herkesin hayatında en az bir kez yaşadığı bir evre miydi? Doğuştan gelen bir şanssızlık, sonradan edinilen bir bahtsızlık ya da lanet miydi? Çabalamak hayatın kaynağı. Hiçbir şey öylece avuçlarımza koyulmuyor. Fakat neden onca uğraşa rağmen bazı insanların avuçları hiç dolmuyordu? İnsanın hevesi kırılmaz mı? Boşver, nasıl olsa hiçbir şey olmayacak deyip elini eteğini çekmez mi hayattan? Kırılmaz mı? Değersizleşmez mi bir şeyler? So Hae için de böyle olmamış mıydı..?

Belki de ilk aşkım diyebileceği Jungkook için zamanını ayırıyor, mutluluklarını onun için biriktirip onun için harcıyor, şimdi dönüp baktığında utanacağı kavgalara onun için girişiyor, nihayetinde ise sıkıldım denilerek kenara atılıyordu. Zamanı dolan, modası geçen, eski zevkleri karşılayamayan bir oyuncak gibi. Peki Yoongi... Göz korkutucu itibarına rağmen onu tanıyabilmek için okuldaki gizli yerine tırmanıp duruyor -üstelik birkaç kez kovulmuştu da-, ortak parçalar oluşturabilmek için kötü alışkanlıklarına ilgi gösteriyordu. Kulağının arkasının kaşınması tek isteği olan bir kedinin insanların bacağına sürtünmesi gibi. Jungkook'la neredeyse sevgilisi olacaktı, Yoongi eskisi kadar soğuk değil, hatta beklenmedik şekilde arkadaş canlısı davranıyordu.. Sonuç neydi peki?

Arzuladığı sevgi için attığı o adımların sonucu tam olarak şu: Jungkook da Yoongi de başkasından hoşlanıyor. Yani So Hae'nin hayatında birçok şey oluyor ama aynı zamanda da hiçbir şey olmuyordu.

Jungkook kalbini tamir etme vaadiyle So Hae'yi öpmeye kalkıyor ama onu sevmiyor. Yoongi ateş yerine koyduğu teninde sigaralarını tutuşturmayı deniyor ama onu sevmiyor. Yaşanan hiçbir olay, mantıklı bir noktaya varmıyordu. Öyle yorucuydu ki bu döngü... Duyguları şöyle bir yoklanıyor fakat kimse onları sahiplenlenmeye yanaşmıyordu. Birini sevmeye bu kadar hazır olmak berbat bir şey diye düşündü So Hae. Sevgi için ağzı açık beklemek berbat, yıpratıcı ve özgüven düşmanı bir şey. Keşke insanlar sevmeye niyeti olmadığı kimsenin duyularını uyandırmasa...

Jungkook'un gözlerindeki yıldızlar kimin diye diretmesinin ardından ağırlaşan bedenini üzerinden atması So Hae için epey güç olmuştu. Titriyor olmasına karşın ısrarla üşümediğini ve parkta uzanıp yıldızlara bakmaya devam etmek istediğini söylemesi, So Hae'ye onu evine almasını teklif etmesi, tuhaf derecede sık sarılmak istemesi derken Jungkook'u güç bela taksiye bindirmeyi başardı. Bir çocukmuşcasına kandırıp kilidini açtığı telefonundan Bay Jung'a ulaşıp yeğenini taksiyle evine göndereceğini bildirmişti. Derin bir nefes alan müdür, genç kıza tekrar tekrar teşekkür etti. Jungkook gitmeden önce bir kez daha sarılmak istediğinde geri çevirmedi ve yüzünü saçlarına doğru sakladığı iç gıdıklayıcı bir kucaklaşma gerçekleşti.

Yüzünü sakladığı o sırada "Beni neden gönderiyorsun..?" diye sormuştu Jungkook. "Oraya dönmek istemiyorum, beni neden gönderiyorsun..?" Ama orası senin evin demişti So Hae, ilk kez okula giden bir çocuğu ikna etmeye çalışma hissiyatıyla. "Gözüm görmesin seni dedi. Beni niye gönderiyorsun?" Bunu öyle ince sezilen bir korkuyla, endişeyle söylemişti ki So Hae bir an tereddüt etti. Gerçekten göndermese daha mı iyi olurdu? Taksi şoförü bekleme süresi arttıkça homurdanmaya başlamıştı. So Hae birazcık kendisini geri çekip Jungkook'un yüzünü ortaya çıkarttı. Kim sana öyle söyledi demek için muhteşem bir istek duyuyordu fakat yapmadı. Öğrenmek neyi değiştirirdi? "Sorun yok Jungkook." dedi onu sakinleştirmeye çalışarak. Yüzünü iki eliyle kavramıştı. "Seni dayın alacak. Endişelenme sakın." Elbette telkinleri pek bir işe yaramadı. Jungkook adeta terk ediliyormuş çöküntüsüyle ayrıldı yanından.

𝑩𝒍𝒖𝒆 & 𝑮𝒓𝒆𝒚 ❦ 𝑲𝑻𝑯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin